Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Emin ve sözünün eri olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e salat ve selam olsun. Allahım, senin öğrettiklerin dışında bizim bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz ki sen her şeyi hakkıyla bilen ve uygun bir şekilde yaratansın. Allahım, bize faydalı ilmi öğret, öğrettiklerinden de faydalanabilmeyi nasip et, ilmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster, ona tabi olmakla rızıklandır, batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip, en güzel şekilde tabi olanlardan kıl, rahmetinle Salih kulların arasına kat. Cehaletin ve şüphelerin karanlıklarından, marifet ve ilim nuruna çıkart, arzularımızın hizmetinden al ve bizi cennetine ulaştır.
Şehvet Kulluk Görevinin Unsurlarından Biridir:
1. Şehvetin Kölesi Kimdir?
Değerli kardeşlerim, Akaid ve Kuran’ın İcazı derslerimizin on altıncısını yapmaktayız. Önceki ders “Şehvet” konusuna başladık. Şehvet kulluk görevinin unsurlarından biridir. Birçok insanın aklında bir soru var; Eğer şehvet olmasaydı insanlar hata ve günaha düşmezdi. Rasulullah (s.a.v.)’in hadislerinden bazı örnekler var bu konuda, İmam Buhari’nin Ebu Hureyre’den naklettiği hadiste şöyle buyruluyor:
(( تَعِسَ عَبْدُ الدِّينَارِ وَالدِّرْهَمِ، وَالْقَطِيفَةِ وَالْخَمِيصَةِ، إِنْ أُعْطِيَ رَضِيَ، وَإِنْ لَمْ يُعْطَ لَمْ يَرْضَ ))
“Altın, gümüş, kumaş ve abaya kul olanlar helâk oldular. Eğer onlara istedikleri verilirse hoşnut olur, verilmezse hoşnut olmazlar.”
İnsan altının, gümüşün kölesidir. Midesinin de kölesi olabilir. Avret yerinin de, kılık kıyafetin de kölesi olabilir. Gerçek şu ki, bu hadis Allah’a değil de arzularına kul köle olan bir grup insandan bahsetmektedir. Allah Teala da bunu ayetinde desteklemektedir: ﴾ أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ ﴿
[ سورة الفرقان الآية: 43 ]
“Bayağı arzularını tanrılaştıran kişiyi gördün mü?”
[ Furkan Suresi: 43 ]
Bildiğiniz gibi kulluk iki çeşittir. Bir “Abid(kullar)” vardır bir de “ubbad(kullar)” vardır. Abid kahra layık kul kelimesinin çoğulu iken, ubbad şükür kullarının çoğuludur. Allah’ı tanıyan, O’na adım atan, O’nu seven, itaat eden, O’na yönelen, yolu üzere sabit kalan, ahlakını güzelleştiren kul şükür kuludur ve çoğulu ubbad kelimesidir.
﴾ وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا ﴿
[ سورة الفرقان الآية: 63 ]
“Rahman’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen,”
[ Furkan Suresi: 63 ]
Arzularına boyun eğen ve şehvetlerinin kendisine hükmettiği kul ise arzularına köle olan kuldur ve o kahra layık olan kuldur. Allah’ın kuludur ama kahra layık bir kuldur. Allah’ın kabzasındadır. İkinci bir ayet yine Allah’ın kulu tabiriyle biter ama buradaki kul kahra mazhar olan kuldur, onun çoğulu da “abid” kelimesidir.
﴾ وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿
“Senin rabbin kullarına asla haksızlık etmez.”
[ Fussilet Suresi: 46 ]
2. Şehvet Olumlu Ya Da Olumsuz Olabilir:
Geçen dersimizde de söylemiştim; şehvet nötrdür. Çünkü sen özgürsün, şehveti en üst mertebedeki cennete çıkmak için bir basamak olarak da kullanabilirsin, aşağıların da aşağısına düşebileceğin bir uçurum olarak da kullanabilirsin. Yani şehvet nötrdür, buna çok kullandığım bir örneği vereceğim. Araçlardaki akaryakıtı eğer sızdırmaz deposuna koyarsanız, sızdırmaz borulardan geçer ve olması gereken zamanda, olması gereken yerde patlar ve ortaya faydalı bir hareket çıkar. İkisi de sıvıdır. Ama aynı benzini aracın üzerine serpip kıvılcım verirseniz araba da, içindekiler de yanar. Benzin harika bir hareket ettirici güçtür. Ama aynı zamanda o yıkıcı ve ezici bir güçtür. İşte şehvet de böyledir. Kesin olarak şuna inanın, şehvetler tarafsızdır, olumlu da olabilir, olumsuz da. İnsanı en üst mertebeye çıkaran bir merdiven de olabilir, en alt seviyeye indiren bir basamak da.
Başka bir örnek; Kişi saliha bir eş ile evlenir, ona baktığında mutlu olur. Eşi ona itaatkârdır, yokluğunda kendini muhafaza eder. Hayırlı evlatlar dünyaya getirir, mümin erkeklerle evlenen mümin kız çocukları olur. Yani mükemmel bir ailesi olur. Torunları da salih kimseler olur. Onları en üst seviyede bir eğitimle yetiştirir. Toplumda güzel hasletlerle anılırlar. Bu ailenin reisi çok prestijli bir konuma sahip olur. İşte bu projenin temeli cinsel ilişkidir. Öyle değil mi?
Biri bir gece kulübü açabilir, orada büyük günahlar işlenir. Bu mekânın müdavimlerinin zina ve haram işlemesine müsaade edilir. Ve bunun gibi günahlar işlenir. Burayı bir fesat yuvası olarak görürsünüz, buranın da temelinde cinsel ilişki vardır.
İşte şehvetler olumlu da kullanılır, olumsuz da. Onlar sayesinde ister en üst makama erişirsin, ister en alt seviyeye düşersin. İkisi de şehvettir.
3. Dünyevi Hasletler İki Taraflıdır:
Şehvetler iki taraflıdır. Yine insana verilen hasletler de öyledir. Mesela zeka iki taraflıdır. Zeki bir insansındır ve zekanı hakkı yaymak için kullanırsın. Ya da onu insanlar arasında fesat ve bozgunluk çıkarmak ya da gayri meşru yollarla para kazanmak için kullanırsın.
Zerafet ve güzelliği hak yolda hizmet için kullanabilirsin. Çünkü insan zarif ve güzel olduğunda bu güzelliği hayattaki hedeflerini gerçekleştirme konusunda yardımcı olur. Ya da bu güzelliği binlerce günah işlemek için kullanırsın.
Mesela akıcı konuşma, bunlar gibi tüm özellikler iki taraflıdır. Tıpkı şehvetlerin de iki taraflı olduğu gibi. Allah Teâlâ’nın sana verdiği nimetler de böyledir. Allah sana mal verir. Sen onu ya Allah’a itaat ederek harcar, Allah katında değerlenirsin, ya da onu insanlar arasında bozgun çıkarmak, Allah’ın razı olmayacağı şekilde heva ve heveslerine uymak için kullanır aşağıların da aşağısına düşersin. Makam mevki de böyledir. Yüksek bir makam sahibi olabilir ve bu makamı hakkı yaymak, batılı yok etmek için kullanırsın. Bu sebeple makamın sayesinde cenneti elde edersin. Ya da makamını gayri meşru yoldan para kazanmak için kullanırsın. Bu sebeple de cehennemin en alt seviyesini hak edersin. Dünyada insana verilen hasletler, arzular yani şehvetler, ilahi nimetler bunların hepsi iki taraflıdır. Çünkü sen her şeyde muhayyersin, tercih hakkına sahipsin. Onlarla değerini yükseltebilir ya da düşürebilirsin.
Bu yüzden bazı kimseler şu ayeti okurlar. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَن * وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَن﴿
“İnsan var ya, rabbi ona imtihan için ikramda bulunduğunda ve onu nimetlere boğduğunda, “Rabbim bana ikram etti” der (mutlu olur). Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise “Rabbim beni önemsemedi” der (mutsuz olur).”
[ Fecr Suresi ]
İlahi cevap şöyle gelir:
Öyle değil. Benim nimet vermem ikram, vermemem ise mahrum etmek değildir. Vermem imtihan, vermemem devadır. Çok sorduğum bir soru var: Mal nimet midir? Hem evet hem hayır. Peki, fakirlik nimet midir? Hem evet hem hayır. Peki, nasıl? Mal meşru yoldan kazanıldığı ve meşru yerlerde harcandığı zaman nimettir.
Ben seneler önce bayramda bir arkadaşımın babasını ziyaret etmiştim. Bana dedi ki: “Ben 96 yaşındayım. Daha yeni, genel bir muayeneden geçtim. Tüm sonuçlarım iyi çıktı.” 96 yaşında bir adam, diyor ki: “Vallahi ben haram bilmem. Ne kadınlarla ilgili ne de mal ile ilgili harama düşmedim.” Takvalı ve sağlam yaşamış.
4. Allah’a İtaat Güven, Mutluluk ve Huzur Verir:
Kardeşlerim, Dünya Allah’a itaatle güzeldir. Allah’a itaat mutluluğa sebeptir. Allah’a itaat eden kula Allah hak ettiği mükafatı verir.
Muaz b. Cebel (r.a.)’den şöyle naklediliyor: “Ben Rasulullah (s.a.v.)’in Ufeyr isimli bineğinin arkasına binmiştim. Efendimiz şöyle buyurdu: ((
يَا مُعَاذُ، هَلْ تَدْرِي حَقَّ اللَّهِ عَلَى عِبَادِهِ ؟ وَمَا حَقُّ الْعِبَادِ عَلَى اللَّهِ ؟ قُلْتُ: اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: فَإِنَّ حَقَّ اللَّهِ عَلَى الْعِبَادِ أَنْ يَعْبُدُوهُ، وَلَا يُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا، وَحَقَّ الْعِبَادِ عَلَى اللَّهِ أَنْ لَا يُعَذِّبَ مَنْ لَا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا... ))
“Ey Muaz! Allah’ın kullar üzerinde, kulların da Allah üzerinde ne hakkı vardır, bilir misin? “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Allah’ın, kulları üzerindeki hakkı, onların sadece Allah’a kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak tutmamalarıdır. Kulların da Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak tutmayan(lar)a azap etmemesidir” buyurdu.”
[ Buhari ve Müslim ]
Sen Ey Mümin, bu derse gelen, bu dersi dinleyen mümin, Sen Allah’a itaat ettiğin sürece Allah Teala sana hakkını verecek ve sana azap etmeyecektir.
﴾ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا ﴿
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin”
[ Fussilet Suresi: 30 ]
Vallahi kardeşlerim, Ben müminin kalbinde korku, endişe, ümitsizlik ve karamsarlık birikeceğine inanmıyorum. Allah Azze ve Celle Kuran’ı Kerim’de sana teminat veriyor ve diyor ki: Ben seni koruyacağım. Her şeye gücü yeten Allah seni koruyacaktır.”
﴾ إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا ﴿
“Biliniz ki Allah iman edenleri korur.”
[ Hac Suresi: 38 ]
﴾ وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيراً ﴿
[ سورة البقرة الآية: 296 ]
“kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir.”
[ Bakara Suresi: 296 ]
Sana hoşnutluk verir. Sen de Allah’tan razı olursun. Güven duygusu verir, bu ise kesinlikle en büyük nimettir.
﴾ أَطْعَمَهُم مِّن جُوعٍ وَآمَنَهُم مِّنْ خَوْفٍ ﴿
“Onlar da kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin rabbine kulluk etsinler.”
[ Kureyş Suresi ]
Allah Teala sana mutluluk ve sekinet, huzur verir. Bu yüzden kardeşlerim, şehvetler iki taraflıdır, aksine şehvetler olmasaydı yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah katında yücelemezdin. Şehvetler olmasaydı, cennet de olmazdı. Düşünsene her şey mübah, serbest, Allah’a nasıl yaklaşırdın o zaman? Ama haramlar olduğunda, gözlerini harama kapatmakla Allah’a yaklaşırsın, şüpheli şeylerden uzak durarak, diline hakim olarak Allah’a yaklaşırsın. Gıybet haramdır, laf taşımak haramdır, insanların arasını açmak, kibir haramdır. Dil ile elli günah işlenir. Bu günahların hepsinden sakınırsın, kulaklarını tıkarsın, gözlerini kapatırsın, dilini tutarsın, hareketlerini sınırlarsın, eline sahip olursun ve Allah katında yücelirsin. Sizi temin ederim, şehvetler, arzular olmasaydı yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah katında yücelemezdik. Arzular olmasaydı cennet de olmazdı. O Altından ırmaklar akan cennetler de olmazdı.
﴾ أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا ﴿
“yemişleri ve gölgesi süreklidir.”
[ Rad suresi: 35 ]
﴾
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُوا كِتَابِيهْ * إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيهْ * فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ * فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ * قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ * كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ ﴿
“Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun; Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten bekliyordum.” Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir; Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir. Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir.”
[ Hakka Suresi ]
5. İslam’da Şehveti Doğru Kullanmak Vardır, Mahrum Bırakma Yoktur:
Kardeşlerim, ben gençlere sesleniyorum, sen hayatının daha başındasın, böyle düşünmeli ve inanmalısın ki İslam’da mahrum etme, yasaklama yoktur. İslam’da düzen vardır. Allah Teala’nın insana verdiği her şehvetin helal yoldan bir kullanımı vardır. Mahrumiyet hissetmenin dinde yeri yoktur. Çünkü bu din, fıtrat dinidir. Allah’ın sana verdiği her arzu ve hevesin etrafında dolaşabileceğin helal bir kanalı vardır. Hatta dünyada her insana verilen en büyük arzu, ki onun bir çok ismi vardır, psikologlar ona kendini kanıtlamak, kendini göstermek derler, bazıları üstünlük duygusu, bazıları da liderlik duygusu derler. Allah’ın insana verdiği bu şehvetin yine ilim alma yolu ile bir çıkışı vardır. İlim almak, anlatabileceğin salih ameller, seni bir şeref makamına ulaştırabilir. Allah Teala şöyle buyurmadı mı?
﴾ أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ * وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ * الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ * وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ ﴿
“Senin kalbini açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Ve senin şanını yüceltmedik mi?”
[ İnşirah Suresi ]
Hiçbir ilim talibi yoktur ki Allah katında bir makamı, değeri olmasın. Umrede bu mescide her yıl milyonlar gelir. Derler ki: Efendim, Ya Rasulallah, ben şahidim ki sen tebliğde bulundun, emaneti yerine ulaştırdın, ümmete nasihat ettin, üzüntü çektin, Allah yolunda cihadın hakkını verdin, Kulları Allah yoluna çağırdın.” Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Allah’ı biliyor ve davet sancağını taşıyordu. ﴾ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا * وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا ﴿
“Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik.”
[ Ahzap Suresi ]
Sonra Hz. Ebu Bekir’in kabri önünde durursun ve dersin ki: “Ey Allah Resulü’nün arkadaşı, ey Allah Resulü’nün hakkında “Güneş peygamberden sonra Ebu Bekir’den daha faziletli birinin üzerine doğmamıştır. O bana hiç kötülük etmedi.” Dediği adam!
Sonra Hz. Ömer’in kabrine gidersin. “Ey Faruk! “Benden sonra peygamber gelecek olsaydı, o Ömer olurdu.” Denilen sahabi!
Onlar tasdik ettiler, iman ettiler, istikamet üzere dosdoğru oldular, sadık oldular, hep iyilik yaptılar. Allah Teala da onların hatırlanmalarını sağladı, değerli kıldı. Peki, yüz çeviren yalanlayanlar nerde? Onlar tarihin çöplüklerindeler. Ebu Cehil, kimse “Ebu Cehil Efendimiz” diyor mu? Bu imkânsızdır.
Değerli kardeşlerim, İşte ikisi de şehvettir, biri seni yüceltirken diğeri alçaltır. Yani şehvet iki taraflı nötrdür. Sen ise tercih hakkına sahipsin. O iki taraflıdır ve sen tercih hürriyetine sahipsin. Allah’ın sana verdiği her arzunun seni yüceltecek bir şekli mutlaka vardır.
6. Arzuların Harekete Geçmesi, Din Arzulara Sınırlı Bir Alan Verir:
Başka bir şey daha var: Allah’ın sana vermiş olduğu arzuların mutlaka helalinden bir temiz kanalı vardır dedik. Öyleyse itaat edip kaybetmen, isyan edip kazanman asla ve asla mümkün değildir. Senin bir çizgin, bir yolun var. Çok önemli bir düşünce, şehvet iki taraflıdır. Fakat harekete geçmesi 180 derecedir.
Sen bir yoldasın, sağında derin bir vadi, solunda derin bir vadi var. Bir aracın içindesin. Direksiyon elinde fakat direksiyon simidi geniş bir harekete sahip, birinci hareket vadiye 90 derece, ikinci de diğer vadiye 90 derece. Yani her halükarda ölüm var. Direksiyon 180 derece dönebiliyor. 90 derece sağa, 90 derece sola. Yolun genişliği 60 metre, Yani direksiyonun sağ tarafa hareket etme ihtimali otuz, sola hareket etme ihtimali otuzdur. Fakat 60 derecelik bir alan serbest bir alan. 60 metrede yolda kalıyorsun. Yani direksiyonu 60 derece çevirdiğinde yolda kalırsın. Ama bu rakamı aştığında kendini vadide bulursun ve hayatın sona erer. Şehvet de geniş bir harekete sahiptir. Din sana sınırlı bir alan verir. İşte dinin tamamı budur. Dinin felsefesi hareketlerinin bu 60 derecelik alanda kalmasıdır. Malın çalınması mümkündür, hakkının gasp edilmesi, dolandırıcılık, sahtekarlık, hile, yalan, aldatma, milyonlarca şey mümkündür. Ama meşru yoldan kazanmanın temeli güven ve işinin ehli olmaktır. Direksiyon 60 derecelik alanda kaldığı sürece sen yolda olursun. Güvende, başarılı ve sağlıklı olursun. Ama hareketlerin bu dereceyi aşarsa vadiye düşersin, Din nedir? Din disiplindir. Hareketlerini şehvetlerini Allah’ın dinine uygun olarak düzenlemendir. Allah’ın izin verdiği o sınırlı alanda tutmandır. İşte din budur. İşte istikamet, salih amel budur. Hareketlerini Allah yoluna uygun bir şekilde ayarlamandır. Ya da direksiyonun hareketinin altmış derecelik alanda kalmasıdır. Bu derecede olursan yolda kalır, onu aşarsan uçuruma düşersin, ya sağa ya sola… Bu yüzden Allah Teala buyuruyor ki:
﴾
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ﴿
[ سورة آل عمران الآية: 14 ]
“Nefsânî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir.”
[ Al-i İmran Suresi: 14 ]
Cennet şehvetine sahip olabilenlerin yeridir. Derler ki: Müslümanların medeniyetinin temeli kendilerine hakim olmalarıdır. Batılı medeniyetlerin hakimiyetlerinin temeli ise tabiata hâkim olmalarıdır.
Kuzey Denizi’nin dibindeki petrol sahası, denizin dibindeki bu kuyular nasıl açıldı? Oraya tuzlu su nasıl girmedi? Nasıl korundu, sağlamlaştırıldı? Borular nasıl döşendi? Üzerine çimento nasıl döküldü? Çok şaşırtıcı bir şey. Kuzey’in dibinden petrol çıkardılar, aya ulaştılar, Mars’a ulaştılar, Jüpiter’e ulaştılar. Tüm dünyanın görüntüsünü, sesini ilettiler. Şu anda dünya küçük bir köy gibi oldu. Çok ilginç bilimsel icatlar yapıldı. Ve batı bu köyü yönetiyor. Dünya artık bir masaüstünde, küçük bir alandan tüm dünyaya seslenebiliyorsun.
Arafat’taydık, Suriye Uydu kanalında konuşmam istendi. Beş kıtada dinlenen bir konuşma yaptım. Önümde konuşmamı hazırladığım bir kâğıt vardı ve bu konuşma beş kıtaya yayınlandı. Bu inanılmaz bir şey, harika bir icat.
7. Arzuları Kontrol Edebilmek Cennetin Bedelidir:
Değerli kardeşlerim, Allah’ın insana verdiği arzuların hepsinin helal yoldan temiz bir kanalı vardır. Hareket ritmini kontrol etmeye gelince bu altmış derecedir.
﴾ وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى * فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿
“Rabbinin huzurunda (hesap vermekten) korkan ve nefsine kötü arzuları yasaklayana gelince, onun barınağı da şüphe yok ki cennetin ta kendisidir.”
[ Naziat Suresi ]
Cennetin bedeli işte bu hakimiyettir. Cennetin bedeli hareketleri Allah’ın izin verdiği alan içerisinde tutmaktır. Bu yüzden helal yersin, helal mal alırsın, aldığın bu malı da dürüstlük ve gerçek bir emek ile kazanırsın, yalan ve hile ile değil. (( أطب مطعمك تكن مستجاب الدعوة ))
[ رواه الطبراني عن ابن عباس ]
“Yiyeceğini güzelleştir, duası kabul edilenlerden olursun.”
[ Taberani İbn Abbas’tan nakletmiştir ]
Sana helal olan bir kadınla evlenebilirsin, bundan utanma. Bu meşru bir şeydir. Rasululah (s.a.v.) de buna işaret etmektedir:
(( وفي بضع أحدكم صدقة قالوا يا رسول الله يأتي أحدنا شهوته ويكون له فيها أجر؟ ))
“Hatta her birinizin hanımıyla birlikte yatması sadakadır” buyurdu. Bunun üzerine sahabiler: Ey Allah’ın Rasûlü hanımımızla şehvetimizi tatmin etmekle bize sevap mı var? dediler.”
[ Müslim Ebu Zer’den nakletmiştir ]
Akıl alır gibi değil. Eğer bunu haram yolla yapsaydın sana yük ve günah olacakken şimdi ecir oluyor. Mümin şehvetleri sayesinde iki kez değerleniyor. İlki şükrederek, ikincisi de sabrederek. Tıpkı inen ve çıkan bir testere gibi, sabrederek ve şükrederek…
Yolda yürürsün. Açık ve uygunsuz giyinmiş bir kadın görür, gözlerini kaçırır ve “Ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” dersin. Sabredersin, yücelirsin. Evine girer eşine bakarsın, çünkü ona bakmak hakkındır. Eşini sana verdiği için Allah’a şükredersin, böylece de şükrederek Allah katında yücelirsin. Haram malı terk edip sabrederek değerlenirsin. Meşru işlerle uğraşırsın, helal para kazanırsın, onunla yiyecek, içecek, kıyafet satın alır, şükreder ve kazanırsın. Yani iki kez kazanırsın, hem sabrederek, hem de şükrederek…
İkinci kez: Şehvetler olmasaydı insan alemlerin Rabbi olan Allah’a ulaşamazdı. Şehvetler olmasaydı cennet de olmazdı. Günahlarla arana şöyle bir güvenlik payı bırakmalısın, Bir alt düşünce olmalı, zina haramdır. Allah Azze ve Celle sana diyor ki:
﴾ وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى ﴿
[ سورة الإسراء الآية 32 ]
“Zinaya yaklaşmayın!”
[ İsra Suresi: 32 ]
İlahi hikmet gereği “Zina etmeyin” demedi. Ne dedi:
﴾ وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى ﴿
[ سورة الإسراء الآية: 32 ]
“Zinaya yaklaşmayın!”
[ İsra Suresi: 32 ]
Yani bu günahla arana bir güvenlik payı bırak.
Bunu bir örnekle açıklayalım. 8000 voltluk bir elektrik akımı var. Enerji Bakanı bir tabela koyar: “Akıma Yaklaşmak Yasaktır” Çünkü akımın alanı 8 metredir. Kim bu akımın olduğu alana girerse kömür olur. Akımla arasına bir mesafe bırakmalıdır. Çünkü çekim kuvveti çok büyüktür. İşte arzuların da çekim kuvveti çok büyüktür. Allah kadın ve erkeğin baş başa kalmasını, uygunsuz sohbetleri, harama bakmayı yasaklar. Yani zinaya götüren her şeyi yasaklar. Kim bunlardan uzak durursa Allah onu değerli kılar ve onu zinadan korur.
(( من حام حول الحمى يوشك أن يقع فيه ))
“Koruluğa yaklaşan kişi ona düşmeye çok yakındır.”
[ Buhari ve Müslim ]
(( وإن لكل ملك حمىً، ألا وإن حمى اللَّه محارمه ))
“Bilin ki her hükümdarın bir koruluğu vardır. Allah"ın koruluğu ise O"nun haramlarıdır”
[ Buhari ve Müslim ]
Zina ve haramlar ile arana bir güvenlik duvarı koyman şarttır. Düşün ki haram arzular derin, korkunç, kaygan bir kıyısı olan bir nehir gibidir. Bir de kuru düz bir kıyı da vardır. Marifet, senin bir mümin olarak orada yürümendir. Kuru olan sahil güvenli ve sağlamdır. Ama bu sahil meyilli ve kaygandır. Düşme ihtimali çok büyüktür. Burada Hz. İsa’nın bir sözü akla gelir: “Onurlu kişi günahın sebeplerinden kaçandır.” ﴾ وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى ﴿
﴾ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً ﴿
“Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.”
[ İsra Suresi ]
﴾ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا ﴿
[ سورة البقرة الآية: 187 ]
“Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; sakın bu sınırlara yaklaşmayın.”
[ Bakara Suresi: 187 ]
﴾ وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ﴿
[ سورة الأنعام الآية: 152 ]
“Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına, onun iyiliğine olmadıkça el sürmeyin.”
[ Enam Suresi: 152 ]
Allah’ın huzurunu bilmelisin. İmanın tamamı Allah’ın huzurundan korkmandır.
﴾ وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ ﴿
“Rabbinin huzurundan korkan kimse için çifte cennet vardır.”
[ Rahman Suresi ]
Dünyada ve ahirete bir cennet…
﴾ وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ ﴿
“Rabbinin huzurundan korkan kimse için çifte cennet vardır.”
[ Rahman Suresi ]
Vallahi bir alim diyor ki: “Dünya ehlinin miskinleri vardır. Onlar dünyaya gelirler ve hiçbir şeyin tadını alamadan giderler. Dünyadaki en lezzetli şey Allah’a yakın olmaktır.” Bunun delili ise şu ayettir:
﴾ يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ﴿
“Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler”
[ Rum Suresi: 7 ]
Allah Azze ve Celle onlara görünen kısmı öğretir.
Başka bir alim de şöyle der: “Benim tarlam bahçem göğsümdedir(kalbimdedir). Düşmanlarım bana ne yapabilir ki?” Uzaklara sürseler uzaklık bana seyahattir, hapsetseler hapis bana inzivadır. Beni öldürseler ölüm şehadettir. Düşmanlarım bana ne yapabilir ki?”
Mümin ve Kafir Arasında Çok Büyük Bir Fark Vardır:
Mümin ve kafir arasındaki fark iki insan arasındaki fark gibi değildir. Biri namaz kılar diğeri kılmaz. Hayır, fark bundan çok daha derindir. Dengeli, mutlu, güvenilir, iyimser, başarılı, muhafazalı, muzaffer, ilerlemiş, gelişmiş insan ile tembel, umutsuz, endişeli, tedbirli, kederli ve yıkılmış insan arasında çok büyük bir fark vardır.
Bu farkın sadece şekli bir fark olmadığına kesin olarak inanmayı temenni ederim. Bazen ise fark şeklî bir fark olur. Mesela bir öğrencinin bedeni güzel değildir ama birincidir. İkinci öğrenci daha uzundur. Ama aralarındaki fark sadece boydur. Bu da çok basit bir farktır. Mümin ve kafir arasındaki fark ise çok büyüktür. Yapılarında, türlerinde, psikolojik durumlarında, Allah’a güvenme konusunda, dengeli olmak konusunda ve saadet ile ilgili meselelerde aralarındaki fark büyüktür. Çok ince bir mana vardır. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَؤُوا كِتَابِيهْ * إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيهْ * فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ * فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ * قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ * كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ ﴿
“Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun; Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten bekliyordum. Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir; Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir. Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir.”
﴾ وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيهْ * وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيهْ * يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ * مَا أَغْنَى عَنِّي مَالِيهْ * هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيهْ * خُذُوهُ فَغُلُّوهُ * ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ * ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ * إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيم ﴿
“Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti. (Ve şöyle emredilir:) Onu yakalayıp bağlayın; Sonra onu alevli ateşe atın! Sonra da (diğerleriyle birlikte) onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire dizin! Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi”
[ Hakka Suresi ]
Soru şu: Yüce Allah’a iman etmediysen, onun emirleri doğrultusunda istikamet üzere olmayacaksın. İblis Allah’a iman etti ama ona tazimde bulunmadı. Allah Teala buyuruyor ki:
“Senin kudretine andolsun ki rabbim,”
[ Sad Suresi: 82 ]
﴾ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿
“İblîs, “Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.”
[ Araf Suresi ]
﴾ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ ﴿
[ سورة الأعراف الآية: 12 ]
“çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” dedi.”
[ Araf Suresi: 12 ]
Marifet yüce olan Allah’a iman etmendir. Burada emir Allah Azze ve Celle’yi tazim etmeye bağlanmıştır. Bu yüzden insan yüce olan Allah’a iman etmezse neden cehennemi hak eder? Soru çok derin, İnsan yüce Allah’a iman etmezse cehennemi hak eder. Çünkü o zaman O’na itaat etmemiş olur. Allah’a iman etmeyen her insan diğerlerine zulmeder.
Bunun en net örneği, kişi şehvetinden kaçmak ister, kendisine helal olmayan bir genç kız vardır, bu kız anne olabilir, saliha bir eş olabilir, çok iyi bir anne de olabilir. Ama bu kişi onu bozarsa kız da yoldan çıkar. Dünyada da ahirette de bedbaht olur. Bu kişi de o kızın mutsuzluğuna sebep olur. Bunun manası şudur:
﴾ وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ ﴿
“Âhirete inanmayanlar ise ısrarla yoldan sapmaktalar.”
[ Müminun Suresi ]
Yüce Allah’a tazim ile inanmadıysan ve istikamet üzere kalabildiysen sorun yok. Fakat kişi Allah’ın yüceliğine iman etmediğinde genellikle yoldan sapar. Bu sapması da düşmanlıktır, kendine ait olmayanı almasıdır. İşte ayette buna imada bulunulmuştur. İnsan yüce Allah’a tazim ile iman etmezse mutlaka Allah Teala’nın yolundan sapacaktır.
İnsan amellerinde özgürdür:
Şeytanın söylediği her şey bizi yoldan çıkarır. Bizi bozar ve vesvese verir. Ayette gayet açıkça ifade eder:
﴾وَقَالَ الشَّيْطَانُ لمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ﴿
[ سورة إبراهيم الآية: 22 ]
“İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.”
[ İbrahim Suresi: 22 ]
Hiçbir insan başkasını yoldan çıkarmaz. Fakat görüntüde yoldan sapmaya istekli olan kişiyi saptırmış gibi görünür. Ama aslında insan tercih hakkına sahiptir. İkinci ayet şöyledir:
﴾ إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ ﴿
“kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur”
[ Hicr Suresi: 42 ]
Değerli kardeşlerim, şehvetler Allah katında yücelmemize sebeptir, cenneti kazanmamıza sebeptir. Arzular cennete giden merdivenlerdir. Yani şehvetler iki taraflıdır. Allah’ın insana verdiği arzuların hepsinin helal yoldan temiz bir kanalı vardır. Öyleyse şehvetler olmasaydı cennete ulaşamazdık. O zaman şehvetler nimet midir külfet midir? Nimettir.
Ayet ve hadislere dayanmayan bazı şairler vardır. Onlardan biri şöyle diyor:
Önce güzelliği fitne olarak yarattın sonra da “ey kullarım ondan sakının” dedin
Bu şairlerin sözüdür.
﴾ وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ ﴿
“Şairlere gelince, onlara da yoldan sapanlar uyar.”
[ Şuara Suresi ]
İki Sınıf Arasındaki Hızlı Denge:
Bu hızlı denge ile:
﴾ أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا ﴿
“Buna göre kendisine güzel bir şey vaad ettiğimiz”
[ Kasas Suresi: 61 ]
İnsan kendine hakim olur, gözlerini harama kapatır, diline, kulağına hakim olur. Gelirini, harcamalarını kontrol altında tutar ve hareketini o 60 derecelik alanda tutar ve yolda kalır ayrılmaz. Bu hal üzere ölür. İşte bu insan Allah katında değerlidir. Allah Teala buyuruyor ki: ﴾ أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ ﴿
“Buna göre kendisine güzel bir şey vaad ettiğimiz ve vadedildiği şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde yargılanmak üzere huzura çıkarılanlardan biri gibi olur mu?”
[ Kasas Suresi: 61 ]
İkisi arasında büyük bir uçurum vardır.
﴾ أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ ﴿
“Buna göre kendisine güzel bir şey vaad ettiğimiz ve vadedildiği şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde yargılanmak üzere huzura çıkarılanlardan biri gibi olur mu?”
[ Kasas Suresi: 61 ]
Bu yüzden arzular insanın keyfini yerine getirir, anlık zevk verir, yavaş yavaş azalır ve ardından depresyon gelir. Ama iman mutluluk getirir. Lezzetler duygusaldır, dışarıdan anlık gelir, yavaş yavaş azalır ve ardından mutsuzluk ve keder getirir.
Kardeşlerim, İnsan Allah Azze ve Celle’yi hakkıyla tanıdığında hareketlerini Allah’ın izin verdiği o sınırlı alanda tutar ve o zaman da kurtuluşa erer.
Salih Amelin Geleceğe Etkisi Vardır:
O zaman insanda selamet ve saadet duyguları vardır. Allah’ın emirleri doğrultusunda istikamet üzere olduğunda kurtulur. Fakat salih amel mutlu eder. Selamet ve saadet arasında büyük bir fark vardır. İnsan eğer sadece arzularıyla ilgilenirse, felsefeciler şöyle söylerler: “Eğer arzularını kaynak olarak alırsan onlar acıya dönüşür.” Başka hiçbir şey düşünmeden şehvet ve arzularıyla ilgilenenler en mutsuz insanlardan olurlar. Dünyada en mutsuz insanlar onu en çok sevenlerdir. En mutlu insanlar ise ondan en çok uzak duranlardır. İnsanın büyük bir hedefi vardır, benzersiz, yüce bir hedef, o da Allah’ı tanımak, ümmete için salih amel sunmaktır. Bu hedef ve amel insanı yüceltir, değerli kılar. Kişi kendini mukaddes bir varlık gibi hisseder. Allah katında, O’na yakın bir kul olduğunu düşünür. Ama sadece arzularına yoğunlaşırsa, arzuların geleceğe dair bir etkisi yoktur. İnsan dünya lezzetlerine, güzel yiyeceklere, gezilere dalsa, bu lezzetlerin hepsi insana bir makam, değer ve bir gelecek vaat edemez.
Birisi banyodaki küveti ılık suyla doldurur, içine oturur ve mutlu olur. Peki, bir şey öğrenir mi? Bir doktor olabilir mi? Büyük bir tüccar olur mu? Hayattan sadece zevk alıp faydalanmak geleceğe hiçbir etki etmez. Ama güzel amelin geleceğe bir etkisi vardır. İnsan arzularıyla yaşarsa bedbaht olur. Dünyada en mutsuz insanlar onu en çok sevenlerdir. En mutlu insanlar ise ondan en çok uzaklaşanlardır. Bu yüzden bazı hadislerde Efendimiz Yemen’e gönderdiği Muaz b. Cebel’e şöyle buyurur:
(( إِيَّاكَ وَالتَّنَعُّمَ فَإِنَّ عِبَادَ اللَّهِ لَيْسُوا بِالْمُتَنَعِّمِينَ ))
“Bolluktan kaçının. Allâh’ın salih kulları bolluk içinde olmazlar.”
[ Ahmed b. Hanbel ]
Tek başına bolluk insanı mutsuzluğa sürükler. Bu yüzden dünyada en çok intihar etme oranı çok zengin insanlar arasındadır. Şöyle söyleyelim: İnsanın sorunu hedefinin olmamasıdır. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki:
﴾ أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَى وَجْهِهِ أَهْدَى أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿
“Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?”
[ Mülk Suresi ]
Hayattaki Hedefini Belirle:
Değerli kardeşlerim sizin için en büyük temennim hedefinizi belirlemenizdir. Bu hedefin Allah olsun. “Ya ilahi hedefim sensin. İsteğim senin rızandır.” Ondan sonra potansiyelinizin altında başka bir hedef seçerseniz mutsuz olursunuz. Boşluk ve can sıkıntısı hissedersiniz. Dünyevi bir hedef seçerseniz, sizden uzak olduğu sürece onu hayal eder, ona ulaşırsınız ve ulaştığınızda tüm etkisi biter ve mutsuzluk başlar. Allah’ı hedef olarak seçen kişi ebedi ve ezeli olan hakkı seçmiş olursun.
Kuran’ı Kerim’deki Bilimsel Mucizeler: Su:
Şimdi Kuran’ı Kerim’deki bilimsel mucizeler konusuna ulaştık. Burada üç konu vardır. Onun dünya ile ilişkisine şaşırabilirsiniz. Ama eğer o olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Bu sudur.
﴾ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ ﴿
[ سورة الأنبياء الآية: 30 ]
“her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi?”
[ Enbiya Suresi: 30 ]
2. Suyun Özellikleri, Genleşme ve Büzüşme
Su tek başına bir varlık değildir, belli özellikleri vardır. Bir özelliği vardır ki diğerleri arasında öne çıkar. Bu özellik evrende diğer unsurlar arasında sadece suya özeldir. Suyun yapısı diğer unsurlar gibidir, ısındığında genleşir, soğumayla büzüşür. Evrendeki tüm elementler, taşa, madenlere, gazlara, sıvılara kadar yeryüzündeki tüm elementler ısındığında genleşir, soğuduğunda büzüşür. Bunun kaynağı şudur, sıcaklık atomların hareketini hızlandırır. Hızlandıklarında ise birbirlerinden uzaklaşırlar. Böylece cisim katıdan yumuşak cisme, oradan sıvıya ve gaza dönüşür. Gaz halinde atomların hareketi çok hızlı ve birbirinden ayrıktır. Gazın sabit bir hacmi yoktur. Yine belirli bir şekli de yoktur. Ama sıvıların akışkan bir hacmi vardır, onların da yine şekli yoktur. Ama katıların hem şekli hem de hacmi sabittir. Katı maddelerde şekil ve hacim bellidir. Yani sıvılarda şekil değişken, hacim sabittir. Gazlarda ise hem şekil hem de hacim değişkendir. Madde ısınmaya göre katı halden sıvı hale, sıvı halden gaz hale dönüşür. Bunun tam tersine sıvı olan madde soğuttuğumuzda katılaşır. Mesela kar gibi. Gaz halinde olan maddeler ise soğuttuğumuzda sıvıya dönerler. Gaz silindirlerinde akışkanlık vardır çünkü onlar soğutulmuştur. Soğutma aslında baskıyla aynıdır. Isıtma ise baskının kalkmasıdır. Yeryüzündeki her element ısındığında üzerindeki baskı kalkar ve genleşir. Soğutulduğunda ise baskıya uğrar ve büzüşür. Su bunun dışındadır. Suyun bir derecede, +4 derecede bir istisnası vardır. 40 derecede bir kap su getirirsin, sıcaklığı doğal olarak 35’e ayarlarsın, 30-25-20-10-5-4 tam ters bir mekanizma ortaya çıkar ve su genleşir. Su +4 derecede genleşir. Böylece yeryüzünde hayat vardır. Eğer bu derecede büzüşseydi yoğunluğu artardı. Yoğunluk nedir? Hacmin değil ağırlığın oranıdır. Mesela çivinin yoğunluğu çok fazladır. Suda batar. Ancak mantar batmaz. Yoğunluğu sudan az olan her şey yüzer, fazla olanlar ise batar.
Su eğer donduğunda büzüşseydi yoğunluğu artar ve batardı. Bazı dönemlerde denizlerin tamamı dipten yüzeye kadar donar. Donduğunda buharlaşma yok olur. Buharlaşma olmadığında da yağmurlar yağmaz. Yağmur yağmazsa bitkiler, hayvanlar ve insanlar ölür. Hepimizin hayatı, bitkilerin, hayvanların ve tüm varlıkların temeli +4 dereceden fazla olan sudur. Burada büzüşmeden genleşmeye dönen, terse işleyen bir mekanizma vardır.
Mesela su genleştiğinde önünde duran toprağın gücü kalmaz. Kayalar suyun dondurulması ile çıkarılır. Bir kaya kazılır, içine dört delik açılır. Ve bu deliklere su konur ve dondurulur. Bu yolla küp şeklindeki mermer kayaları dağın temelinden çıkarılır. Bir araba motorundaki en şiddetli metal karışımı türleri su donduğunda motor patlar ve yarılır.
3. Su Büyük Rabbani Bir Nimettir:
Kardeşlerim, Su Allah’ın büyük nimetlerindendir. Öncelikle su şeffaftır. İkinci olarak da tatsızdır. Belirli bir tadı olsaydı tüm yiyeceklerde, yemek çeşitlerinde, içeceklerde bu tat olurdu. Su teninden çıkar, tadı yoktur, kokusu yoktur, rengi yoktur. Rengi pembe olsaydı mesela her şeyin rengi pembe olurdu. Su 14 derecede buharlaşır, Çok iticidir ve gözenekler ne kadar dar olursa olsun içeri girer. Düşük derecede buharlaşır ve orta derecede kaynar. Bu özelliklerine bakarak ben suyun Allah Azze ve Celle’nin azametinin bir delili olduğunu düşünüyorum. Su olmasaydı hayat olmazdı. +4 derecede genleşmeseydi hayat olmazdı:
﴾ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ ﴿
[ سورة الأنبياء الآية: 30 ]
“her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi?”
[ Enbiya Suresi: 30 ]
İnsan vücudunun %70’i sudur.
4. İnsan Vücudunun %70’i Sudan Oluşur:
Esprili bir not olarak: Bir insanı mengeneyle sıksak %70 oranında su çıkar.Kalanlar ile yağından bir kalıp sabun, demir bir çivi ve kibrit yapabilirsin. Maddi değeri 20 Suriye lirasını geçmez. Çünkü %70’i sudur. Diğer maddelerin de fiyatı çok ucuzdur. Allah Azze ve Celle Rasulullah (s.a.v.)’in hayatına yemin ederek şöyle buyuruyor: ﴾ لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿
“(Ey resulüm!) Hayatına yemin olsun ki onlar, sarhoş (sersem) halleriyle saçmalayıp duruyorlardı.”
[ Hicr Suresi ]
İnsanda büyüyen bir kalp vardır ama büyüklüğünü göremezsin. Her büyük varlık daha da büyür. Küçülenlerinde küçüklüğünü göremezsin. Her alçağın önünde daha da küçülür. Bunun iyi dinleyin: Mümin Allah’ı tanıyorsa o hayattaki en büyük sorundan daha büyüktür. Allah’ı tanımıyorsa hayattaki en küçük sorundan daha küçüktür. Allah’ı bilirsen sen en büyük problemden bile büyüksün ama eğer bilmiyorsan Rabbini en küçük problemden bile daha küçük olursun.
Keşke sen tatlı olsaydın da hayat acı olsaydı, keşke sen hoşnut olsaydın da tüm yaratılanlar kızgın olsaydı
Keşke seninle benim aramda bir bina olsaydı da tüm dünya ile aramdaki her şey yıkılsaydı
Sana ulaşabilirsem o zaman her şey kolaydır, Toprağın üzerindeki her şey sadece topraktır