Karanlık Mod
28-03-2024
Logo
04: Pasaj (04-25): Allah İle Olan Bağımızın Mükemmelliği
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Hac İslam’ın beş şartından biridir, hem maddi, hem bedenle yapılan, İslam’ın sembolü olan bir ibadettir. Ve o, seferler dünyasındaki biricik yolculuktur. Müslüman bu yolculukta hem bedeni hem de kalbi ile Allah’ın Kuran’ı Kerim’de üzerine yemin ettiği o emin beldeye seyahat eder. Bunu Arafat’ta vakfe yapmak, Beytullah’ı tavaf etmek için, Allah’ı birlemenin ve Müslümanların birliğinin bir sembolü olsun diye yapar. Müslümanın her gün beş vakit namazında Kâbe’ye yönelmesi gerekir. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

﴾ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ ﴿ 

[سورة البقرة:144]

“nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin.”

(Bakara Suresi: 144)

Sonra da ömürde bir kez bizzat giderek Kâbe’ye yönelmesi ve orayı tavaf etmesi Müslüman üzerine farzdır.

Bu kadim beyt yani Kâbe insanlar için inşa edilen ilk ev, Allah’a ibadet için dünyada inşa edilmiş ilk yerdir. Hz. İbrahim ve kurban edeceği oğlu Hz. İsmail onun binasını yenilemişlerdir. İkisi de Allah’ın zürriyetimizi onlardan kıldığı iki yüce peygamberdir. Bu Müslüman ümmet onların davetine cevap vermiştir. Ve o iki kıymetli resul o muhterem binayı inşa etmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

 وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ ﴿
الْعَلِيمُ * رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا
إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ * رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ
﴾ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ 

[سورة البقرة:127-129]

“İbrahim İsmail’le birlikte beytin temellerini yükseltiyordu: “Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin. Soyumuz içinden, onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.”

(Bakara Suresi: 127-129)

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

(( انا دعوة ابراهيم وبشرى عيسى ابن مريم ))

“Ben İbrahim’in duası Meryem oğlu İsa’nın müjdesiyim.”

Hac Müminin Rabbine ve kendine sunduğu ameli bir delildir. Allah’a muhabbeti, bağlılığı ve rızasını alabilmek için O’nun davetine icabet eder ve bu icabet onun için malından, ailesinden, çocuklarından, işinden ve vatanından daha değerlidir.

Bu yüzden bu ibadet diğerlerinden farklılık gösterir. Zira tam bir zaman ayırma ve odaklanmaya ihtiyaç duyar. Mescid-i Haram’dan başka bir yerde yapılamaz…

O zaman… Vatandan ayrılmak, aile ve arkadaşları terk etmek, yolculuğun meşakkatlerine katlanmak, tehlikelerine karşı koymak, Allah’ın rızasını kazanmak için bu yolculukta para harcamak gerekir. Bu ibadetin bedelinin fazla olması ne kadar doğruysa, karşılığının da, sonucunun da ne kadar mükemmel olduğu o kadar doğrudur.

Buhari ve Müslim’in rivayetine göre efendimiz şöyle buyuruyor:

(( من حج فلم يرفث ولم يفسق رجع من ذنوبه كيوم ولدته امه ))

″Her kim bu Kâbe’yi haccetse ve bu süre içinde ailesiyle cimâ etmese ve günah da işlemese, anasından doğduğu gün gibi günahından sıyrılıp çıkar.”

Ve yine şöyle buyuruyor:

(( وان الحج يهدم ما قبله ))

“Hac kendisinden önce işlenen günahları yok eder.”

 

(( وان الحج المبرور ليس له جزاء الا الجنة ))

“Kabul olmuş bir haccın cennetten başka bir karşılığı yoktur.”

 

(( فالحجاج والعمار وفد الله ان دعوه اجابهم وان استغفروه غفر لهم ))

"Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir. O'ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder."

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

(( تابعوا بين الحج والعمرة فانهما ينفيان الفقر والذنوب ))

“Hac ve umreyi birlikte yapın. (Yani umre yaptığınız zaman hac ve hac yaptığınız zaman umre de yapın.) Çünkü hac ile umre, fakirliği ve (küçük) günahları siler götürür. "

 

(( التفقة في الحج كالنفقة في سبيل الله ))

“Hacda yapılan harcamalar Allah yolunda yapılan harcama gibidir.”

Hac farz-ı ayndır. Her kadın ve erkek, buluğ çağına gelmiş, aklı yerinde ve özgür olan ve gücü yeten Müslüman üzerine ömürde bir kez farzdır. Onu inkâr eden küfre girmiş, terk eden de günah işlemiş olur. Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle naklediliyor:

(( من ملك زادا وراحلة تبلغه الى بيت الله ولم يحج فلا عليه ان يموت غير مسلم ))

“Kim kendisini Beytullahi'l haram'a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse gayri Müslim olarak ölmesi arasında fark yoktur.”

Bu ibadet İslam’ın kesinlikle yapılması gereken şartlarından beşincisidir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 بني الاسلام على خمس شهادة ان لا اله الا الله وان محمدا رسول الله ))
(( واقام الصلاة وايتاء الزكاة وصوم رمضان وحج البيت من استطاع اليه سبيلا

"İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve imkan dâhilinde hacca gitmek."

Hac kavli, kalbi, mali ve simgesel bir ibadettir.  Belirli bir mekân ve zamanda eda edilir. Kendine has amelleri vardır. Namaz bir günde beş kez tekrarlanır, Cuma namazı haftada bir kez, oruç yılda bir ay ve hac ömürde bir kez yerine getirilir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

(( الحج مرة فمن زاد فهو تطوع ))

“Hac bir kez yapılır, fazlasını yapan nafile ibadet olarak yapmış olur.”

Hac Allah’a yolculuktur. Allah Teâlâ onu mutlak bir hikmetle, insanda var olan maddi eğilimi gözeterek murad etmiştir. Yeryüzünde insanlar için bir ev bina etmiş, müminler onu sağlamlaştırmıştır. Bu da onların Allah’a itaatlerini ifade eden bir davranıştır. Dört bir yandan gelen müminler Allah’a olan sevgilerini, özlemlerini ifade ederler. Kâbe’ye yönelerek Allah’ın davetine icabet ettiklerini onaylarlar. Zira Allah onlar için ailelerinden, çocuklarından, mallarından, işlerinden, vatanlarından ve diğer tüm insanlardan daha sevimlidir. Mümin haccın belki de aşırı yüksek olan harcamalarına katlanır, ailesini, çocuğunu zor olsa da bırakıp gitmeye tahammül eder. Belki seçkin bir işe sahiptir ama onu da terk edip gitmeyi göze alır. İşte bunların hepsi Allah sevgisi ve O’na yaklaşma isteğinin bir göstergesidir.

Kâbe’nin sıcak bir bölgede, tarım olmayan bir vadide olmasının bir hikmeti vardır. Böylece hacılar için Allah’a hakiki manada bir iletişim olacaktır. Kişinin mutluluğu saadeti gerçekleşir, onunla mutluluğuna sebep olduğunu düşündüğü tüm maddi şeylerden yüz çevirebilir. İnsanın mutluluğu içinden gelir, nefsini çevreleyen rengârenk nimetlerden değil.

Kâbe mutedil sıcaklıkta, ılık, yeşil dağlarla çevrili, tatlı sulara, tertemiz göllere, zengin tarlalara, güzel, tertemiz ince bir havaya sahip olsaydı, hac ibadeti kalabalığı önlemek için yıl boyunca yapılabilir olsaydı, herkes bu eğlenceli ibadeti bir dinlenme ve toplanma, hoşça vakit geçirme yeri olarak görür, onu sadece Allah sevgisinden dolayı yerine getirmezdi. Allah Teâlâ buyuruyor ki:

رَبَّنَا إِنِّي أَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا ﴿
﴾ الصَّلَاةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ

[ سورة ابراهيم:37 ]

“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

(İbrahim Suresi: 37)

Kâbe’nin yeri, havasının tabiatı gereği hac ibadeti muhteremdir. Orada dikişli kıyafet giyilmesi, her türlü koku, tıraş ve kıl kesmek, hac dışında yaklaşılması mübah olan bazı şeyler yasaklanmıştır. Bunların hepsi Allah ile iletişim kurmayı mükemmel hale getirmek, sadece O’na yaklaşarak mutlu olmak, dünyanın tüm eğlencesinden uzaklaşmak içindir. Hacca giden kişi Allah’a ulaştığında her şeye ulaşmış demektir. Zira dünya ile insanın tam olarak mutlu olması mümkün değildir. Bunu da af diler şekilde diliyle şöyle ifade eder: “Ya Rabbi seni bulan neyi kaybeder, seni kaybeden neyi bulur?”

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle