- Yurtdışı Seminerleri / Sabah Dersleri - Takva Camii
- /
- Sabah Dersleri Takva Camii - Birinci Bölüm
Günah Çeşitleri:
Değerli kardeşlerim; idari bir not düşelim; İnşallah bu mübarek ayda yani Ramazan-ı Şerifde derslerimiz sabah namazından sonra ve teravih namazından veya teravih namazının 8. rekâtından sonra olacaktır. Ben her ramazanda olduğu gibi bir hafta bu ayın öncesinde izinli olacağım. Zira Umman dışında davetlerimiz var. Ayrıca Ramazana hazırlanacağım. Tatilimiz yarın başlayacak ve Mübarek Ramazanın ilk gününe kadar devam edecektir.
Önemli bir şey var ki bu ay bir fırsattır. Bir tüccarın yüzlerce milyon borcu var ve ona deniyor ki: “Otuz gün boyunca şunları yap, tüm borçların temizlensin” şu hadise kulak verin:
(( من صام رمضان إيماناً واحتساباً غفر له ما تقدم من ذنبه ))
“İman ile sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek oruç tutan kişinin geçmiş günahları affedilir”
Ramazan ile beraber Allah Teâlâ ile aranızda yeni bir sayfa açma, Allah ile aranızdaki tüm günahların bağışlanma imkânı vardır. Ama kul ile aranızda olan haklar yani günahlar ayrıdır. Onlar yerine getirilecek ve hesaba çekilecektir. Yine şirk çeşitleri de bağışlanmaz. Ki bağışlanmayan günah şirktir. Bağışlanacak olanlar Allah ile kul arasındakilerdir. Ramazanda Allah ile kul arasındaki günahlar bağışlanır. Bu konuda Müslümanların çoğunun zannında olan düşünceleri değiştirmek isterim. Şöyle ki, borçları olan, üzerinde hak olan, yanlış bir şekilde miras paylaştıran kişilerin bu günahları ramazanda bağışlanamaz. Kul hakları yerine getirilmeli veya muhatap tarafından affedilmeli, helal edilmiş olmalıdır. Fakat Allah ile kul arasındaki günahlar bağışlanır. Şöyle bir düşünce vardır; Oruç tuttuğunuzda annenizden doğduğunuz gibi günahsız hale gelirsiniz. Peygamberimizin bu sözü Allah ile kul arasındaki günahlar için geçerlidir. Fakat kullar ile aranızdaki günahlar ancak onların affetmesi ile veya haklarını ödemeniz ile bağışlanır. Ancak şirk, dikkat edin, mesela insan bir şehre gider, trene biner ve bir hata yapar; Sırayı bilmediği için ilk sıraya oturacağına üçüncü sıraya oturur. Orada gençler vardır ve onu rahatsız ederler. Yanlış yöne giden trene binmiştir ve orada seyyahlar vardır. Lokomotifte nefis yemekler vardır, hiç açlık hissetmez, karnını doyurur. Bu işte üç hata vardır, o yemek yese de yemese de, birinci ya da üçüncü sıraya de otursa, terbiyesiz veya büyük gençlerin yanında da yolculuk etse tren hedefine gidecektir. Fakat hata düzelmez. Şam’da bir milyon lira borcu olur. Çünkü son trene binmiştir ve ters yöne gelen bir trendir. İşte bu hata düzelmez. Allah’tan başkasına yönelmeniz bağışlanmaz. Allah’a yöneldiğiniz sürece her şey yoluna girer. Ama Allah dışında bir şeye yönelme günahı bağışlanmaz. Bu günah Ramazan’da da bağışlanmaz. Yani Ramazanda bağışlanan ve bağışlanmayan günahlar vardır. İman ile sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek oruç tutan kişinin geçmiş günahlarının affedileceğinden bahseden tüm hadisler de bu minvaldedir.
(( من صام رمضان إيماناً واحتساباً غفر له ما تقدم من ذنبه ))
“İman ile sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek oruç tutan kişinin geçmiş günahları affedilir” (Buhari ve Müslim Ebu Hureyre’den nakletmiştir)
Ramazan’da oruç tutmakla, Ramazan gecelerini ikame etmekle bir fırsat kazanmış olursunuz. Ramazan gecelerini ikame etmek teravih namazıdır. Tabi camide veya evde veyahut da hem evde hem de camide eda etmektir. İnşallah Ramazanın ilk gününden itibaren onu dinç bir şekilde geçirir, çalışır ve bu mübarek ayda oruç tutmaya hazırlanırız.
Ramazan İbadet ve Allah ile İnzivaya Çekilme, Baş başa Kalma Ayıdır:
Bugün ayette ilk önce bir soru vardır: “Deki seni senden daha az mutlu eden nedir?” Çünkü Allah Azze ve Celle buyuruyor ki:
﴿ قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا ﴾
“De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler.”
Ramazan ayında tam olarak oruç tuttuğunuzda, onun içinde gözleri harama kapamak, dile sahip çıkmak vardır. Fakat Allah’tan sığınarak söylüyorum, Ramazan ayı artık Müslümanların çoğu nezdinde ziyafetler, sabahlara kadar dizilerle, bayan erkek karışık meclislerle geçirilen günlerden ibaret oldu. Bizler oruç tutuyoruz ama bu ibadet sayılamıyor. Sadece Müslümanlar arasında bir adet haline geldi. Sanatsal programlar der ki: “Mübarek Ramazan ayının şerefine dini tiyatrolar düzenliyoruz.” Hepsi de fitne içerir, dine aykırı şeylerdir. Ve onlar Ramazan ayının şerefinedir. Bu, İslam âleminin problemidir. Din geleneksel bir hal aldı. Taklitler, adetler, sahur için karma ortamlar, uygunsuz giyinen kadınlar, törenlerde uzun kısa her türlü giyinen yabancı kadınlar. Beraberce gülüşürüz ama biz ramazandayız. Ama bu ay ibadet ayıdır. Sizden bir şey isteyemem ama Ramazandaki ziyafet sofraları bayramdan uzaklaştıran şeylerdir. Ramazan ayını ibadet ayı olarak bırakın. Zira o ziyafet ayına dönüşüyor. İnsan normalde üç öğün yemek yiyor, ama Ramazanda da üç öğün yemeğe devam ediyor; iftarda bir öğün, saat on ikide bir öğün ve sahur da bir öğün alıyor. Veya buna benzer programlar yapıyor. Ramazanda kilo vermesi gerekirken kilo alıyor.
Bu ayın ibadet ayı, Allah ile baş başa kalma, Kuran, kıraat ayı olması için çabalamalıyız. Ramazanda bir veya iki Kuran hatmi yapmalıyız. Gözlerimizi kesinlikle haramdan sakınmalıyız. Ramazanda düzenlenen sanatsal programlardan uzak durmalıyız. Değerli kardeşlerim; Bu programların tehlikeleri çok fazladır. Nasıl mı? Her birimizin savunma hattı, kırmızıçizgisi vardır. Siz Müslümansınız, Kuran okur, Allah’tan korkarsınız, zira cennet ve cehennem vardır. Zinayı asla kabul edemezsiniz. Fakat bazen zina göz zinası olarak hayatınıza girer. Mesela Sahabiler hakkında değil yıkıcı sanat programları izlediğinizde, bu programlar sizi Allah Azze ve Celle’den uzaklaştırır.
Aldatma, Günah ve Yalan Konuşmaktan Uzak Durmak:
Allah Azze ve Celle yeme içmeyi yasaklamıştır ama bunlar Ramazan dışında mübah olan şeylerdir. Ramazanda yeme içmeyi yasaklamıştır ki, darlık zamanlarında nefsinizle baş edebilesiniz. Peki, yemek yemeyi terk ettiğiniz halde günahları terk etmemeniz akıl alır bir şey midir? Yemeyi yani helali terk edersiniz. Mutlak manada hiçbir zararı yoktur. Hatta denir ki: “Ana sütü gibi helaldir” Ama Allah Teâlâ yeme içmeyi yasaklamıştır ki, öncelikli olarak günahlardan da uzak durabilelim. Mesela buyurur ki:
﴿ فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا﴾
“sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”
Kuran’da mutlak manada onlara (anne ve babaya) vurmayın diyen bir ayet yoktur. Çünkü “öf” bile demek yasaklanmışsa, vurmak daha da öncelikle yasaklanmış demektir. Yani Allah Teâlâ anne babaya karşı en basit bir kötülüğü bile yasaklamakta ve şöyle buyurmaktadır:
﴿ فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ ﴾
“sakın onlara “öf!” bile deme”
Âlimler “öf” deme davranışını birçok duruma hamlederler. Babaya karşı sert bakmak “öf” demek gibidir. Yine kapıyı sert bir şekilde kapatmak da böyledir. Babası kişiye istemediği bir görev verdiğinde kapıyı öfkeyle çarpıyorsa bu “öf” demekle aynıdır. Vallahi bu şekilde yani baba ile oğul arasında geçen yirmi, otuz tane durum sayabiliriz. Allah Azze ve Celle en basit şeyi zikretmiştir. En basit şey bile haramken, ondan daha ağır şeyler tabi ki de haram olur. Normal bir yiyeceği yemeniz yasaklanmıştır. Sahurda önünüzde bir tabak peynir, bir bardak çay vardır. Ama gündüz peyniri yiyemez, çayı içemezsiniz. Bir bardak suyu bile içmeniz yasaklandıysa, tabiî ki (Allah’ın izin vermediği) yalanı, gıybeti, laf taşımayı, yalan konuşmayı terk etmelisiniz. Yalan konuşmak nasıl olur? Bunun kapsamı çok geniştir. Tüm aldatma şekilleri bu kapsama girer. Kadın giysisi için yerel bir kumaş mesela, altın rengi etiketi vardır. Çarşıdan satmak için alır gelirsiniz ve kumaş ütüye ihtiyaç duyar. Etiketi kumaşın diğer tarafına koyar ütülersiniz, gizlersiniz. Satın alan kişi kumaşın İngiltere’de yapıldığına inanır. Çünkü en pahalı kumaş çeşidi İngiltere kumaşıdır. Bu kumaşın ithal olduğunu düşünerek satın almış ve 4 katı ücret ödemiştir. İşte bu yalan konuşmak, aldatmaktır. Bu şekilde milyonlarca aldatma, dolandırma şekli vardır. Size biri der ki: “İçinde zeytin ağaçları olan bir tarlam var. Oradan zeytinleri topladım ve yağını çıkarmaya götürdüm. Önümde yağını sıktılar ben de oradaydım.” Ama orada yağ depodan alınır. Çatıdan bir bidon bitkisel yağ alınır. Zeytin toplanan yerden gelen yağın kapağı açılır, sizin önünüzde zeytinlerin yağını sıkmışlardır, ama sonra getirdiğiniz zeytinleri paketleyip size verirler, üzeri de bitkisel yağ ile tamamlanır. Buna ne dersiniz? İşte bu aldatmaktır, yalandır. Tüm aldatma çeşitleri yalan konuşmanın bir şeklidir. Bir kumaş satıcısından bir kız, gördüğü bir mantoyu istiyor, var mı diyor, satıcı da evet diyor, aynı toptan, oğlundan aynı şekilde getirmesini istiyor (ve dikiyor). Kız ise onun, o istediği olduğunu zannediyor. İnsan hayatının yarısı aldatma, yarısı belirsizlik maalesef… Yani yalan konuşmak, aldatmak çok tehlikeli bir şeydir.
Allah Azze ve Celle’nin Emri İle İstikamet Üzere Dosdoğru Olmak:
Oruçlu ne demektir? Yanlış sözler sarf etmez, yanlış alış verişler yapmaz, bir kez daha söylemiştim. Bir satıcı bana Mercedes marka arabalar için parçalar sattığını söyledi. Elinde bir parça vardı ve yedi yıllıktı, fiyatı da çok pahalıydı. Envanterden envantere dolaşıp durmuştu. Onu birisi istedi ve “sende bu parça var mı?” diye sordu. Satıcı da “Evet” deyince, adam rafta olan parçayı göstererek “peki orijinal mi?” diye sordu. Satıcı “hayır orijinal değil.” cevabını verdi. Bunun üzerine müşteri “indir” dedi. Bu satış helal oldu. Ama eğer satıcı “evet o orijinal” deseydi bu satış haram olmuş olacaktı ki parçanın fiyatı 27 000 liraydı.
Ne düşünüyorsunuz? Allah Teâlâ size kanun koyuyor, siz müşteriyle alay ediyorsunuz. Sen ey kardeşim, hesabına Allah hakkını katarsan insanların en zekisi, en akıllısı olur, başarılı, muvaffak olursun. Hayatında çok şey vardır. Dürüst olduğun sürece satışların helal olur. “Onuncu sınıf olan bu malı bırak.” dersin, onun fiyatı ucuzdur. Uygun bir fiyat olduğu sürece 2. veya 3. sınıf bir malı satman yasak değildir. Ama sen dersin ki “bu 10. sınıf bir mal, onu alma” ama onu önce satarsın ve müşteriyle alay edersin:
(( غبن المسترسل ربا ))
"Kendisini satıcının vicdanına terk eden müşteriden (onu aldatarak) fazla para almak faizdir."
Burada “müstersil” ne demektir? Bilmeyen, bilme imkânı olmayan kişidir. Burada metotlar vardır. Mesela elinizde çok kötü bir kumaş vardır, satamazsınız, pantolon için ayırır siz de onu giyersiniz. Size “bu iyi midir?” diye sorulduğunda “ben de giyiyorum” dersiniz. Siz onu giydiğinizde o ürün orijinal mi oldu? Allah ile olan ticarette zekâ olmaz. Allah ile olan ticarette istikamet vardır. Sen müşteriden zeki olabilirsin. Satıcıların çoğu kanunlara bağlı davranmıyor. Bir müşterinin bilmediğini hissettiğinde “vurgun yapabilirim” diye düşünür ve üç katı fiyata satarlar. Bir süre sonra durum anlaşılınca o zaman fiyatın böyle olduğunu söylerler. Her kelimenden hesaba çekileceğini biliyorsun, sen Müslümansın. Bak:
(( ... أطب مطعمك تكن مستجاب الدعوة ))
“…Helal rızık ye, böylece duan kabul edilir.”
Yani yiyeceklerde fiyat yerel fiyatlara uygun olmalıdır. Mesela “helal rızık ye” etin fiyatı pahalı olur. “Helal ye” yani helal para ile yiyecek satın al. Helal mal, içinde aldatma, sahtecilik, abartı olmayan maldır. Alış verişte satışınızın haram olması için milyonlarca metot vardır. Mesela tahin gibi gıda maddeleri, tahini biliyor musunuz? Onun içerisine üstübeç konur. Bu madde kanserojen bir maddedir ve boyalara koyulur. Rengi beyaz yapar ve tahinin fiyatını onlarca lira yükseltir. Koyu renk tahin istenen bir şey değildir. Açık renk olanı tercih edilir. Beyaz tahinde ne vardır? Üstübeç maddesi vardır. Kanserojen içerir. Bunu satan kişi müşterinin sağlığını önemsemez. Vallahi değerli kardeşlerim, birisi sütten arındırılmış bir yoğurt yapılmaya çalıştı. Sermayesi on liraydı, delirdi ve yollarda çıplak yürümeye başladı. Şaşırtıcı karlar elde etti. On yıl insanlara süt ile alakası olmayan yoğurt sattı. Şu anda içinde neler olduğunu söylemeyeceğim. Sütten yüzde yüz arındırılmış yoğurt yapmak mümkündür. Bunu kimse anlayamaz. Yoğurt sütten elde edilmemiştir. Kimse o yoğurttan ölmedi ama o adam delirdi. Yollarda Allah’ın yarattığı gibi çıplak yürümeye başladı. Allah ne büyüktür! Derim ki: Allah büyüktür, yanılmaktan sakının. Fakir birisi vardır, geliri sınırlıdır, size gelir ve bir şeyler ister. Siz de ona zeki bir şekilde birçok şey satarsınız. Ama ondan çalmış olursunuz. Zira bir kumaş on liraya satılırken siz ona yabancı olduğu için on katı fiyata satarsınız. Bu bir problemdir. Ortada bir zafer yoktur. Bir milyar 700 milyon insan… Sözlerimiz yüce değildir, işimiz de bizim elimizde değildir. Kuran’ı Kerim’de 100 adet vaat vardır ve tehditlerin hepsi ise inkârcılaradır. Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴿ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي ﴾
“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur.”
Dine Gerçek Manada Bağlanmak:
Vallahi kâinatın yok olması Allah katında Müminlere olan vaadinin gerçekleşmemesinden daha kolaydır. Tehditlerinin tamamı ise kâfirleredir. Peki nerede?
(( ولن يُغْلَبَ اثنا عَشَرَ ألفا مِنْ قِلَّةٍ ))
“On iki bin kişi sayıca az diye mağlup edilemez.”
Bizler şimdi bir milyar yedi yüz milyon kişiyiz. Ama mağlubuz, ülkemize komplolar düzenleniyor, batı ülkemize yerleşmiş durumdadır. Bu çok ilginçtir. Hiç rahat olan bir ülke yoktur. Bir bakın, 5 Arap başkenti işgal altındadır. Allah’tan uzak olmaları sebebiyle tam olarak işgal altındadırlar.
(( ولن يُغْلَبَ اثنا عَشَرَ ألفا مِنْ قِلَّةٍ ))
“On iki bin kişi sayıca az diye mağlup edilemez.”
Allah’a yemin ediyorum: 12000 ülkenin dürüst, sadık, mümin olmadıkça mutlak manada galip olması mümkün değildir. Şeklî bir bağlılık ne bir adım ileriye ne de geriye götürür. İstediğimiz hakiki manada gerçekten Allah’a bağlılıktır. İslam’ın gönüllerinize, evlerinize, işinize yerleşmesini isteriz. O zaman sorumluluğunuz biter. O zaman Allah katında mazur olabilirsiniz. Sahip olduklarınızla Allah’ın emirlerine uyun ki, sahip olmadıklarınızdan da sorumlu tutmasın.
Ramazan Allah İle Uzlaşma Ayıdır:
Cenab-ı Allah’tan bu Ramazan ayının O’nunla yeni bir sayfa açmaktan ibaret olduğu bir ay olmasını niyaz ederim. Bu ay Allah Teâlâ ile uzlaşma ayıdır. Elinizden geldiğince sosyal ilişkilerden, karma ortamlardan, esasen haram olan amellerden uzak durun. Yapabildiğiniz kadar günahtan kaçının. Zira Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴿ فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ ﴾
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar.”
Allah’ın kanunlarını evimizde, işimizde, kendi içimizde uyguladığımızda inşallah Allah Azze ve Celle bu ayı bizim için cehennemden kurtuluş ayı kılacaktır.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve Selam dürüst ve sözünün eri olan peygamber Efendimize olsun. Allahım bize ver, mahrum bırakma, ikram et, çekip alma, bizi üstün kıl, geriye bırakma, bizden razı ol ve razı olmamızı nasip et. Salât ve Selam ümmi olan peygamber efendimize, âline ve ashabına olsun.