- Islam akaidi
- /
- 9.Akaid ve Kuran’ın İcazı
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Sözünün eri ve dosdoğru olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salat ve selam olsun. Allahım senin bize öğrettiklerinden başka bir ilmimiz yoktur. Şüphesiz ki sen alim ve hakimsin. Allahım bize fayda verecek ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanabilmeyi nasip et. İlmimizi arttır, hakkı hak olarak göster ve ona itaat etmekle rızıklandır, batılı da batıl olarak göster, ondan sakınmakla bizi rızıklandır. Bizi, sözü işitip güzel bir şekilde itaat edenlerden eyle, rahmetinle bizi salih kullarınla beraber cennetine koy. Bizi cehalet ve şüphelerin karanlıklarından, ilim ve marifet nuruna çıkar, arzularımızın kuyusundan alıp, cennetine ulaştır.
Giriş:
Değerli kardeşlerim, Akaid ve Kuran’ın İcazı derslerimizin altıncısını yapmaktayız.
Derslerimize Kulluk Görevinin Unsurları ekseninde başladık, insanın var oluş sebebinin Allah Azze ve Celle’ye ibadet olduğundan, ibadetin itaat oluşundan, onun da sevgi ile harmanlandığından ve ebedi saadete götürdüğünden bahsettik Geçen dersimizde kulluk görevinin unsurlarının evren, akıl, fıtrat, tercih hürriyeti, arzular ve vakit olduğunu zikrettik. Geçen haftadan önceki dersimizde bunları özetle sıraladık. Geçen dersimizde ise, ilk unsuru açıkladık. İlk unsurun evren olduğundan, onun temel ilke ve imanda ilk sabit delil olduğundan, çünkü evrenin var, bir ve eksiksiz olan, güzel isimlere ve yüce sıfatlara sahip bir yaratıcıya işaret ettiğinden, evrenin açıkça Allah’ın esmasının tecellisi olduğundan, ilahi olgunluğa işaret ettiğinden söz ettik. Fakat evrende var olan ve Allah’ın yüceliğini gösteren bazı etkileyici işaretlerin de üzerinde durmamız gerekmektedir.
Allah’ın Yüceliğini Gösteren Etkileyici Deliller ile Bir Başlangıç:
1- Allah Teâlâ peygamberini, risaletini Onaylamak Nasıl Doğruluyor:
Allah Azze ve Celle, bir peygamber ile birlikte bir yaşam tarzı da gönderdi. Bu yaşam tarzı, şunu yap veya yapma şeklinde emirler ve yasaklar, helaller ve haramlar, vacipler ve farzlar barındıran bir sistemdi
Zira bu peygamberin yanında bir de İslamî yaşam tarzı mevcuttu. Bu tarzda sınırlar vardı. Ama insanın bir yaşam tarzına boyun eğmek hoşuna gitmezdi. Bu yüzden de insanlar, Rasululah’ın getirdiği bu İslami hayatı reddettiler ve peygamberimizi yalanladılar. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلاً ﴿
“Kâfirler, ‘Sen gönderilmiş bir peygamber değilsin’ dediler.”
Allah Teâlâ’nın yarattığı varlıklara, bu insanın peygamber olduğunu ispat etmesi gerekiyordu. Peki, bunu nasıl yapacaktı. Hakikat şudur ki, gözler Allah Teala’yı idrak edemez fakat insan O’na ulaşabilir. Ama o’nu kuşatır diyemeyiz. Zira Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
﴾ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ ﴿
“Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.”
2- Evren Yasalarının İhlali:
Fakat Allah Teâlâ Rasulullah (s.a.v.)’in vasıtasıyla evren yasalarını ihlal etmiş, mucizeler vermiştir. Bu ihlal ancak yerin ve göklerin yaratıcısı tarafından yapılabilir. Evren yasalarının ihlal edilmesi, Peygamberimizin Allah’ın resulü olduğunun delilidir ve diğer peygamberler için de bu geçerlidir.
Çünkü her peygamberin kavmi vardır. Mucizeleri hissidir, duyulara hitap eder ve kibrit çöpü gibidir, yanar ve söner. Sonuçta haber olur, tasdik eden eder, yalanlayan yalanlar. Fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tüm ümmete, asırlar boyu tüm milletlere, bütün devranın sona ermesi için gönderilmiştir. Kitabı, en son kitaptır, Rasulullah (s.a.v.) de son peygamberdir.
3- Kuran Ve Sünnetteki Bilimsel Mucizeler:
Mucizenin evren yasalarını tamamen bozması mümkün değildir. Bir kez gerçekleşir ve biter. Peygamberi yalanlamaya cüret edenler için bir delil olur. Öyleyse, biz Akaid ve Kuran’ın icazı konularını işliyorsak, bilmeliyiz ki, peygamber efendimiz (s.a.v)’in mucizesi devam etmek zorundadır. Ama bilimsel mucizeleri devam etmeyecektir. Zira zaten Kuran ve Sünnet’in bizzat icazı, mucizevî yönü vardır.
4- Nebi (s.a.v.) Evren İle Alakalı Ayetleri Açıklamamıştır:
Kuran’ı Kerimde bin ya da daha fazla kevnî ayet mevcuttur ve bu sayı oldukça yüksektir. Bu ayetlerde bilimsel öncelik vardır, yani önceden bilinmeyen gerçeklere işaret edilir. Uzun yıllar, asırlar geçecek, yeni bilimsel gelişmeler oluncaya kadar bu gerçekleri kimse bilmeyecekti. Bilim ilerlediğinde bu hakikatler ortaya çıkacaktı. O zaman Kuran’ı Kerim’deki bu mucizevî yön, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında bilinmeyen gerçeklere işaret eden bir delildir. Gözden kaçmaması gereken bir şey vardır ki, Rasulullah (s.a.v.), bu ayetleri açıklamamıştır, peki neden? Allah en iyisini bilir. Ama benim kanaatime göre, Allah’ın emri ile veya kendi tercihi ile açıklama yapmamıştır. Açıklamamasının hikmeti de şudur, eğer o ayetleri, etrafındaki insanların anlayışlarına göre açık bir şekilde beyan etseydi, iman ettiğimiz dini inkâr edeceklerdi. Allah Teâlâ O’na tüm ayetlerini göstermiş, öğretmişti. Eğer onları derin bir şekilde açıklasaydı, ashabı da O’nu inkâr ederdi ve Kuran’da, Rasulullah’ın peygamberliği de reddedilmiş, terk edilmiş olurdu.
Kuran’ın mucizevî yönü, esasında şudur, Kuran’ı okursun, bilimsel hadiselere rastladığında, ona teslim olur, onaylarsın. Bunu öncesinde bilmiyorsan bile teyit edersin. Zira evreni yaratan, Kuran’ı da indirendir ve şöyle buyurmuştur:
﴾ فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ * وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ ﴿
“Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir”
Yeminin cevabı da şöyledir:
﴾ إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ ﴿
“O, elbette değerli bir Kuran’dır.”
Allah kelamının, diğer varlıkların sözlerine olan üstünlüğü, Allah’ın yarattığı varlıklara olan üstünlüğü gibidir.
Şimdi bu delillerden bazılarını sizlere sunacağım.
Allah’ın Yüceliğine İşaret Eden Evrenle Alakalı Bazı Etkileyici Deliller:
1- Işık Hızı:
﴾ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿
“Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”
Değerli Kardeşlerim, meşhur Fizikçi Einstein, izafiyet teorisini ortaya atmış ve dünyadaki fizik, enerji, güç ve hareket kavramlarını değiştirmiştir. Bu teori, dünyada mutlak bir hız bulunduğunu, bunun da ışık hızı olduğunu ortaya koymuştur. Herhangi bir şey ışık ile beraber yol alabilse, ışığa dönüşür, herhangi bir cisim ışık hızında hareket etse, bu yolculuk ile zaman durur. Peki, bu nasıl olur?
Bu oturumda, uzay boşluğuna elektromanyetik dalgalar gitmektedir. Varsayalım ki bir insan ışık hızında bir araba üretebilseydi ve bu araba ışık dalgalarıyla hareket etseydi, bu görüntü sonsuza dek kalırdı. Bu mecliste bulunan herkes, gökyüzü katmanları altında yüz yıl sonra da kalırdı ve şu anki görüntü devamlı bir hal alırdı. İnsan ışık hızı ile hareket edebilseydi, zaman dururdu. İnsan onu geçtiğinde, zaman geriye giderdi. Yine varsayalım ki, ışık hızından daha hızlı hareket eden bir araç yapılabilseydi, bizim de bu dalgaları çekebilen alıcılarımız olsaydı, o zaman Bedir, Uhud, Hendek, Kadisiyye, Hıttîn savaşlarını gözümüzle görebilirdik. Tabi bunların hepsi varsayımdır. Öyleyse, ışık ile aynı hızla hareket edebildiğimizde zaman durur, onu geçebilirsek de zaman geriye giderdi.
“İlah Yoktur” sloganlarının yükseldiği Moskova’da, Beşinci Bilimsel Mucizeler Konferansı düzenledi. “İlah yoktur, madde her şeydir” sloganlarının yükseldiği bir şehirde, Kuran ve sünnetteki bilimsel mucizeler konferansının düzenlenmesi bir mucizedir. Bu konferansta, yapılan uzun araştırmalar sunuldu. Konferans metninin aslı bende mevcuttur ve sizlere onu özetle sunacağım.
2- Ayın Dünya Etrafında Dönüşü:
﴾ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿
“Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”
Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿
“Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”
﴾ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿
“Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”
Yani siz ayın dünya etrafındaki dönüşünü sayarsınız, ama ayın bin yılda aldığı mesafeyi, ışık bir günde alır. Bu rakamı günün saniyelerine bölersek, ışık hızı dakikada 299752 km olur. Yani ayın bin yılda yaptığı yolculuğu, ışık hızı bir günde tamamlar. Birkaç kelimeden oluşan bu ayette, batının keşfiyle övündüğü ışık hızı hakkındaki izafiyet teorisi ortaya konmuştur. Kuran’ı Kerim 1995 yılındaki modern bilimin onayladığı bilgilere, 1400 yıl önceden işaret etmiştir. İşte bu Kuran’ın mucizesidir.
3- Dünyanın Güneş Etrafındaki Dönüşü:
Başka bir konuya daha gelelim kardeşlerim, dünya elips şeklindeki oval yörüngesinde güneş etrafında döner. Bu oval yörüngenin, üst çap ve alt çap olmak üzere iki çapı vardır. Peki, dünya ne kadar sürede hareket eder? Dünyanın hızı, bir saniyede otuz kilometredir. Biz derse on altı dakika önce başladık, eğer on dakika önce başlasaydık, dünya saniyede otuz kilometre yol kat ettiğinden, bir dakika için bunu altmış ile çarparız, sonuçta dünya bir dakikada, bin altı yüz kilometre yol kat etmiş olur. Şimdi biz uzay boşluğunda olsaydık, “Bismillahirrahmanirrahim” dediğimiz andan şimdiye kadar, on sekiz bin kilometre yol almış olacaktık. Bu Astronomi ilkelerinden çıkan basit bir hakikattir. Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ ﴿
“Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler.”
Dünya, saniyede otuz kilometre hızla hareket etmektedir. Fakat yörüngesi elips şeklindedir. Yani bir küçük bir de büyük çapı vardır. Bir yerden bir yere ulaştığında mesafe azalıp çoğalabilir. Yer çekimi kanunu kütle ve uzaklığa bağlıdır. Kütle arttığında çekim de artar, azaldığında, çekim yine artar. Kütle sabittir ama mesafe kısalır. Çünkü dünyanın güneşe çekilmesi gibi çok büyük bir ihtimal vardır. Eğer dünya güneşe fazla yaklaşsa, bir saniyede buhar olur ve yeryüzünde hayat sona erer. Dünya ile beraber dağları da, denizleri, kutupları, kayaları ve karaları da yok eder. Bu yüzden Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعاً قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ ﴿
“Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür.”
Dünyanın hızı yükselir ve bu hız arttığında merkezkaç kuvveti oluşur ve çekim gücü eşitlenir. Böylece dünya yörüngesinde kalır. Şimdi dikkat edin, Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
﴾ إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا ﴿
“Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor.”
Şu İlahi Nimeti Bir Tetkik Edelim: “Şüphesiz ki Allah, Gökleri ve Yeri Yok Olup Gitmesinler Diye Tutuyor”
Dünyanın hızı güneş ile kendisi arasındaki mesafeye göre değişir ve bu değişim ile dünya yörüngesinde kalır. Dünyanın yörüngesinde kalması da Allah Teala’nın yüceliğini gösteren delillerden biridir. Şöyle ki:
﴾ إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا ﴿
“Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor.”
İşte bu ayet Kuran’ın Bilimsel anlamdaki mucizelerinden biridir. Dünya yörüngesinde döner, bir yere ulaşır, hızı fazladır ve çekim gücü zayıflamıştır, merkezkaç kuvveti ise güçlüdür. Burada diğer kozmik uzay varlıklarının yerlerinde kalması ihtimali büyüktür. O zaman dünyanın ısısı sıfırın altında 270 derece olur. Sıfır mutlaktır ve ölümdür. Dünya güneşe çekildiği zaman bir saniyede buhar olur. Çekim gücünden kurtulursa da, aşırı soğuktan harap olur. Bu yüzden dünya, merkezkaç kuvvetinin hızını en aza indirmek ve daha az çekim gücüyle eşitlemek için hızını azaltır. Böylece yörüngesinde kalabilir. Allah Teala da ayette şöyle buyurur:
﴾ إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا ﴿
“Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor.”
Bir bilim adamı dünyanın güneşin çekim gücünden kurtulması ile uzayda ilerleyebileceği fikrini ortaya attı. Biz de tekrar güneşe geri dönmek istesek ne olacağını sorduk. O da şöyle dedi: Bunun için milyonlarca çelik halata ihtiyaç duyarız ve her bir halatın çapı beş metre olmalıdır. Bunun manası da o halatın milyonlarca ton çekim gücünü taşıyabilmesidir. Bizde güçlü çekim ve basınç vardır. Basınç gücü ile ortaya çıkan en zor madde elmasken, çekim gücüyle çıkan en sağlam madde de kompakt çeliktir. Bu yüzden teleferiklerin hepsi çekim gücüne ve basınca direnç gösterebilen örülü çok sağlam ve sıkı çeliklere bağlıdır. Her santimetresinde basınç uygulanan küp şeklindeki çimento, 550 kilo taşıyabilir. Ama çekim kuvveti uygulanan çimento beş kiloda bile kırılır. O zaman, binanın çökmemesi için demirle sarılmış çimento kullanmamız şarttır. Dünyayı güneşin çekim alanına tekrar döndürmemiz için milyonlarca çelik halata ihtiyacımız vardır. Bu halatı yeryüzüne sersek, her iki dağ arasında beş metre olur. O zaman da ziraat olmaz, sanayi, iş yerleri, binalar, denizler, gemiler, ulaşım araçları olmaz. Bu halat ormanı güneşin ışığını da örter ve sonuçta dünyada hayat sona erer. Şimdi dikkatlice bakalım:
﴾ اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ﴿
“Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükseltendir”
Yani görmediğiniz direklerle bunu yapmaktadır, o da yer çekimi kuvvetidir. Fakat biz onu görmeyiz, onun sayesinde yerde yürüyebiliriz.
On katlı binası olan Tıp Fakültemiz var. Dünyanın tüm sakinleri toplansa bu on katı, yerle bağlantısız olarak, altı sadece hava olacak şekilde inşa etmeleri mümkün müdür? Bu imkânsızdır. Ama evren öyledir, sadece bir çekim gücü vardır. Fakat biz onu gözlerimizle göremeyiz. Onun sayesinde yürürüz. Ama bizim her zaman direğe, bir temele ihtiyacımız vardır. Tıpkı Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu gibi:
﴾ اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ﴿
“Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükseltendir”
İşte bunlar Allah’ın yüceliğine işaret eden ayetlerdir.
4- Dünyanın En Alçak Bölgesi Filistin Vadisidir:
Değerli kardeşlerim, lazer ışınları keşfedilmiştir ki bu ışınlar gider ve bir cisme çarptıklarında geri dönerler, günümüzde uzak mesafelerin milimetrelerle ölçülmesi için kullanılmaktadırlar.
Ay ile aramızdaki mesafeyi milimetre hesabı ile ölçmemiz mümkündür. Mühendislerin bir aleti vardır, evin bir tarafında dururlar, bu aletin ışığını yansıtırlar, bu ışık duvara çarpar, geri döner ve der ki: bu mesafenin ölçüsü, 13 metre, 750 milimetredir. Yani lazerin icadından sonra, dünyadaki tüm mesafeler ölçülmeye başlanmış, böylece Filistin Vadisi de ölçülmüş ve buranın karadaki en derin nokta olduğu anlaşılmıştır. Denizdeki en derin nokta ise, Büyük Okyanus’ta Mariana Çukuru denen yerdir. Tarihi bilgilere baktığımızda, Rumlar ile Farslar arasındaki savaşın Filistin Vadisinde meydana geldiğini görmekteyiz. Allah Teala ayette şöyle buyurmaktadır:
غُلِبَتِ الرُّومُ * فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ * فِي بِضْعِ ﴿
﴾ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ
“Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.”
Bu bilimsel bir delildir. Zira Filistin Vadisi’nin dünyadaki karalar üzerinde, en derin nokta olduğu keşfedilmiştir. İhtilaldan önce Filistin Vadisi’ne gittiğimde, yolda şöyle yazılıydı: “Burası deniz seviyesidir.” Biz deniz seviyesinin 600 metre altına indik. Allah Teala da şöyle buyurmuştur:
غُلِبَتِ الرُّومُ * فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ * فِي بِضْعِ ﴿
﴾ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ
“Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.”
İşte bu, Kuran’daki bilimsel mucizeleri içermektedir.
5- Ceninin Cinsiyetini Belirleyen Erkek Spermi:
Başka bir konuya geçelim. Bazı erkekler, eşleri kız çocuk dünyaya getirdikleri zaman çok kızıyorlar. Bazı ahmak erkekler, bunu o kadar abartıyor ki, eşlerini bu yüzden boşuyorlar. Fakat bilim, çocuğun cinsiyetinin kadınla bir ilgisi olmadığını, cinsiyet belirleyen şeyin, kadın yumurtalığı değil, erkek spermi olduğunu ortaya koymuştur. Bul bilimsel araştırmalar, Embriyoloji Biliminin vardığı sonuçlardır. Kuran’ı Kerim’i okuduğumuzda ise şu ayeti görürüz:
﴾ مِنْ نُطْفَةٍ إِذَا تُمْنَى ﴿
“Bir nutfeden (sperm) rahimlere döküldüğü zaman.”
Yani yumurtalıktan değil, sperm atıldığı, döküldüğü zaman… İşte bu ayet de Bilimsel mucizeler içeren ayetlerdendir.
6- Atomun Dünyası ve Evrenin Hareketi:
Evrendeki her maddenin atomlardan meydana geldiği keşfedilmiştir. Atom yapısal olarak değil, görev açısından elementlerin en küçük birimidir ve kendine ait bir dünyası vardır, çekirdeği, yörüngeleri, elektronları ve hızı mevcuttur. Meşhur bir fotoğraf vardır ve bu fotoğrafta, dairenin etrafında birçok yörünge, bu yörüngelerin üzerinde, etrafında dönen elektronlar bulunmaktadır. Evrendeki her şey bu odun parçası, bu taş hareket eder. Gözünle görebildiğin her şey, kristal bardak, masa, sandalye, her şey hareket halindedir. Bu atom bilimidir. Allah Teala da Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿
“Her biri bir yörüngede yüzmektedir.”
Atomdan galaksiye, galaksiden atoma, her şey dönmekte, değişmektedir. Allah Azze ve Celle de şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ ﴿
“Dönüşlü olan (yağmur yağdıran) göğe andolsun”
7- Eser (Eter) Tabakası:
Bu ayetten anlaşılıyor ki, su buharı göğe yükselir ve yağmur olarak geri döner. Sonra radyo yayınında, elektromanyetik dalgaların olduğu keşfedildi. Onu uzaya gönderdiler, geri geldi, peki, onu geri döndüren neydi? Onu geri döndüren şeyin Esir (Eter) Tabakası isminde bir tabaka olduğu keşfedildi. Eğer bu tabaka olmasaydı, radyo yayını da olamazdı.
Radyo, dalgalarını göğün en üst tabakasına yani Esir Tabakasına gönderir. Bu tabaka gönderilen dalgaları dünyaya geri gönderir. Esir Tabakası olmasaydı, radyo yayını da, video yayını da kesinlikle olmazdı. O zaman artık bu ayete yeni bir mana yükleyebiliriz:
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ ﴿
“Dönüşlü olan göğe andolsun”
Daha sonra evrendeki her gezegenin, diğer bir gezegen etrafında kapalı bir yörüngede döndüğü keşfedildi. Her bir gezegen başladığı yere geri dönmekteydi:
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ ﴿
“Dönüşlü olan göğe andolsun”
İşte evrendeki bu formül, su buharını yağmur olarak geri gönderen, elektromanyetik yayınları gönderen, gezegenleri başladıkları yere döndüren formüldür ve bu Allah Teala’nın yüceliği, büyüklüğüdür:
﴾ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ ﴿
“Dönüşlü olan göğe andolsun”
8- Işığın Yayılması Hadisesi:
Kardeşlerim, Astronotlar uzay boşluğuna, uzay mekiği ile çıktıklarında, uzun bir süre yani uzaya doğru 65000 kilometre yol aldılar. 65000 kilometre demek, hava tabakasıdır ve bu tabakada ışığın yayılması diye adlandırılan bir hadise gerçekleşmektedir. Şöyle ki, güneş ışınları hava parçacıklarını yönetir ve bu parçacıklar diğer parçaları ters yüz ederler. Böylece dünyada güneş ışınları ve güneş ışığının bulunduğu yerlerde kendine yer bulur.
Gündüz vaktinde ışık vardır. Her yerde güneş ışınları bulunmaz ama her yerde ışık vardır. Bunun adı da ışığın yayılmasıdır. Astronotlar hava tabakasını 65000 km aştıkları zaman uzay boşluğu tamamen simsiyah oldu. Bir astronot, “Kör olduk, hiçbir şey gömüyoruz” diye bağırdı. O sırada kendi istasyonunda bulunan Müslüman büyük bir Bilim adamı astronotun bu haykırışını duydu. Şimdi Kuran’ı açalım ve bakalım:
﴾ وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ * لَقَالُوا إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ ﴿
“Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.”
Bu ayet yine Kuran’ın bilimsel mucizelerinden birini yansıtmaktadır, Evren kanunlarından birine işaret etmektedir. Kuran’ı Kerim bu bilgiyi vermiştir ve insan bunu 1400 sene sonra ancak keşfedebilmiştir. İşte bunlar Kuran’ın Allah kelamı olduğunun kesin delilleridir. Zira Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالاً وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ ﴿
“İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek derin, uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.”
9- Dünyanın Yuvarlak Oluşu:
Konuşma dilinde bu cümleyi “من كل فج بعيد” (uzak yollardan, her yerden) Çin’den, Japonya’dan, Amerika’dan şeklinde kullanırız. Fakat ayette “بعيد (uzak)” yerine “عميق (derin)” kelimesi kullanılmıştır. Bunun manası nedir ve neden konuşma dilindeki gibi kullanılmamıştır? Çünkü yuvarlak olan cisim eğik çizgi üzerinde bulunan noktada uzaklaştığı zaman yol derinleşir. Eğer dünya düz olsaydı, o zaman derin değil, halk dilindeki gibi uzak kelimesi kullanılırdı. Ama dünya yuvarlaktır ve derin yolları vardır. Dünyanın bir eğriliği vardır, dünya yüzeyindeki eğri çizgilerin derinliği bulunmaktadır, eğik çizgi şeklindedir. Zira eğrilik, kıvrımlılık, beraberinde derinliği de getirir. Eğer bu çizgi dümdüz devam etseydi, her uzak yoldan geldiler şeklinde kullanılırdı. Fakat dünya yuvarlak olduğundan derinlik ile vasıflandırılmıştır. İşte bu da, onun yuvarlak olduğunun delilidir.
Başka bir işaret de şu ayettir:
﴾ وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ ﴿
“O, yeri yayıp döşeyendir”
Geometrik şekillerin daire dışında hepsi sonsuz çizgi üzerinde ilerlerler. Küp gibi herhangi bir şeklin kenarı, prizması veya paralelkenarı vardır. Yalnızca dairenin kenarı yoktur. Bu yüzden üzerindeki çizgiler hep ilerlerler. Allah Teala da şöyle buyurur:
﴾ وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ ﴿
“O, yeri yayıp döşeyendir”
﴾ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ﴿
“Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar.”
Geometrik bir şekil ışık kaynağı önünde döner ancak ışık ve karanlık birbirlerine geçerler. Gündüz vakti güneş vardır, gece ise yoktur. Fakat şafak vaktinden güneşin doğduğu vakte kadar gündüz ve gece iç içedir. Bu da ancak daire şeklindeki bir cisimde meydana gelebilir. Eğer dünya küp şeklinde olsaydı, güneş birden doğar, bir anda da batardı. Fakat güneş batar ama aydınlığı uzun bir süre, yatsı namazı vaktine, kızıl şafağın kaybolmasına kadar devam eder. Allah Teala da şöyle buyurur:
﴾ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ﴿
“Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar.”
İşte bu da Allah’ın yüceliğini gösteren delillerden bir tanesidir.
10- İki Deniz Arasındaki Barikat:
Astronotlar uzay araçlarına bindiklerinde ve dünyayı fotoğrafladıklarında her iki deniz arasında bir çizgi olduğunu gördüler. Akdeniz ile Kızıldeniz arasında Süveyş Kanalında, Kızıldeniz ile Umman Denizi’nin arasında, Babu’l-Mendep Boğazı’nda, Akdeniz ile Karadeniz arasında, Boğaz’da, Akdeniz ile Atlas Okyanusu arasında, Cebel-i Tarık Boğazı’nda bir çizgi bulunduğunu tespit ettiler. Bu araştırmaları sonucunda çizginin iki tarafının farklı renkte olduğunu gözlemlediler. Bu farklılığın manası, her denizin oluşumu ile tuzluluk oranı, özellikleri ve yoğunluklarının farklı olmasıdır.
Bir keresinde Akabe’ye gittim ve deniz kenarında bir otelde konakladım. Ayağımı denize soktuğumda, oradaki suyun çok hafif olduğunu fark ettim. Her insan Kızıldeniz’in hafif bir su, Akdeniz’in ise daha ağır olduğunu hissedebilir. Çünkü her denizin kendine ait oluşumu, tuzluluk oranı, özellikleri ve yoğunluğu vardır ve bu farklılık açık bir şekilde görülür. Bir denizin suyu, diğer denizin suyu ile karışmaz. Kuran’ı Kerim’i açın ve şu ayete bir göz atın:
﴾ مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ * بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ * فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿
“İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”
Bilim adamları bu gerçeği keşfettiklerinde, bu ayete çok şaşırdılar. Çünkü deniz dalgalı bir sudur. Alman bilim adamları büyük miktarda kâğıt parçaları getirdiler ve iki deniz arasındaki çizginin taraflarına bıraktılar. Öyle bir resim ortaya çıktı ki, sanki o çizgi bir duvar gibiydi. Her denizin kendine ait özellikleri vardı ve bu kâğıt parçaları asla birbirine karışmadı.
﴾ مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ * بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ * فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿
“İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”
Ve yine bu ayet de Kuran’ın mucizelerini yansıtan bir ayettir.
11- Suyun Özellikleri:
Şimdi bir bardak suyu ele alalım, bu suyun bir özelliği olduğunu düşünür müyüz? Eğer bir özelliği olmasaydı, bu ders de, bu cami de, bu şehir de, yeryüzündeki insan da var olmazdı. Eğer suyun bir özelliği olmasaydı insanlar, hayvanlar ve bitkiler için bir hayat var olamazdı. Neden? Çünkü istisnasız her şey ısındığında genleşir.
Teoride, Bazalt Kayaları sıvıyken katı hale geçerler. Volkanlar aslında bazalt kayasıdır ve nehirler gibi akarlar. Isı yükseldiğinde ise, buharlaşırlar. Buna da bazalt Gazı denir. Bu, yeryüzündeki genel bir kanundur. Her madde ısındığında genleşir, soğuduğunda da büzüşür. Bu genel ve sabit bir kanundur ama suda bir istisna vardır. Bu istisna olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Peki, nedir bu istisna?
Suyun her hangi bir çeşidi aynı haldedir. Isıtıldığında genleşir, soğutulduğunda büzüşür ama soğutma esnasında 40 dereceden, 4 dereceye kadar değişim gerçekleşir. Büzüşmenin yerine, hacmi artar. Subhanallah! Yoğunluk, ağırlık ile hacim ilişkisidir. Suyun yoğunluk formülü, kütle ile hacim ilişkisidir. Bir şekilde su, dört derecenin altında soğutulduğu zaman, genişler ve genleşir. Dünyadaki genel kanunun aksine… Bu yüzden dalgalar denize şiddetli soğukluk getirdiği zaman denizin yüzeyi buz tutar. Buz tuttuğunda da, yoğunluğu azalır. Denizin derinlikleri ise sıvı ve ılık halde kalmaya devam eder ki hayat devam edebilsin. Bu buzlar yaz aylarında erir. Ama eğer su da diğer maddeler gibi olsaydı, soğutulduğunda büzüşür ve yoğunluğu artardı. Buzlar denizin derinliklerine dalardı, uzun yıllar, asırlar geçtikçe tüm deniz buz olurdu. Böylece buharlaşma olmaz, yağmur da yağmazdı. Sonuç olarak tüm bitkiler ölür, buna bağlı olarak hayvanlar ve sonunda insanlar yok olur, hayat sona ererdi.
Bir bardak suyu her içtiğinde, düşün, o suyun öyle bir özelliği var ki, o olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Bu büyük bir ayrıntıdır. Bu yüzden de bu özellik, Allah’ın yüceliğinin bir delilidir. Suyun 4 derecede genleştiğinin delili şudur: Bir şişe al ve içini su ile doldur, sıkı bir şekilde kapat ve buzdolabına koy. Dört saat sonra parçalandığını göreceksin.
Su genleşmek istese, yeryüzünde buna mani olacak hiçbir kuvvet yoktur. Mermer dağları genleşme yoluyla kazılır yani mermer çıkarılır. Kayalara oyuk açılır, içine su doldurulur ve soğutulur, böylece daire veya küp şeklinde mermerler çıkarılır. Burada metal alaşımlarından yapılmış bir motor kullanılır. İnsan bu motora buzlanmayı önleyen bir madde koymazsa, motor parçalanır. Hatta göz sıvısı, Allah’ın lütfüdür. Bir kişi Kutuplara gitse, orada sıcaklık sıfırın altında 70 derecedir. Ama göz sıvısı dışarıdaki havaya temas eder. Eğer göz donsaydı, görme yetisi kaybolurdu. Bu yüzden de Allah Teala bize göz yaşını bahşetmiştir.
12- Buharlaşmanın Özelliği ve Yağmurla İlişkisi:
Hava su buharı taşır. Fakat ısısıyla uygun miktarda taşır. Sıcak hava en yüksek derecedeki buharı taşımaktadır. Soğutulduğunda bazı parçalarını kaybeder. Eğer böyle olmasaydı hep yağmur yağardı. Güneş ışınları denizleri kontrol eder ve ısıtır, böylece deniz suyu buharlaşır. Bu buhar da havanın taşıdığı su buharı olur. Hava, soğuk bölgelere gittiğinde, su buharı sıcaklığa bağlı olarak soğur. Soğuduğunda ise su buharının bir kısmından damlalar şeklinde arınır ve yağmur olur.
Çok ince bir şey kardeşlerim, Havayı ısıttığınızda genleşir, basıncı düşer. Soğuttuğumuzda ise toplanır ve basıncı artar.
Hava yüksek basınçtan, alçak basınca doğru intikal eder. Bunu deneyebilirsiniz. Oturma odasını iyi bir şekilde ısıtın. Kapıyı aralayın ve açık yere bir mum koyun. Mumun alevinin içeri doğru gittiğini göreceksiniz. Dışarıdaki hava soğuktur ve basıncı yüksektir. Yüksek basınç alçak basınca doğru yönelir. Odadaki hava ise sıcaktır, dolayısıyla basınç azdır. Bu yüzden de bazen uçakların sıcak bölgelerde havada dönmek için daha fazla mesafeye ihtiyaçları olur. Genleşmiş hava uçağın hızını azaltır. Uçak sıcak ve soğuk bölgelerde duruma göre yükselirler. İşte bu düzendir. İşte Allah Azze ve Celle suyu da yüceliğinin bir delili olarak yaratmıştır ve şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ ﴿
“Diri olan her şeyi sudan meydana getirdik. Hâlâ inanmayacaklar mı?”
Evren Ve Yaratılış ile İlgili Deliller ve Kuran Ayetleri Hakkında Tefekkür Etmek Allah’ı Tanımanın Yoludur:
Değerli Kardeşlerim, bunlar çoğun azı, tabiri caizse devede kulaktır.
Allah’ın yüceliğine işaret eden deliller sayılmayacak kadar çoktur.
Fakat Allah’ı tanımak için yeryüzü ve gökler hakkında tefekkür etmek gerekmektedir. Zira Allah Teala buyuruyor ki:
﴾ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ ﴿
“Artık Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?”
Bildiğiniz gibi üzerinde konuştuğumuz deliller, evrenle ilgili delillerdir. Bir de yaratılış ile ilgili deliller yani Allah’ın fiilleri vardır ve Kuran ayetleri bulunmaktadır. Onlar ise Allah’ın kelamıdır. Allah’ı tanımanın yolu da, evren ile ilgili, yaratılış ile ilgili deliller ve Kuran ayetleri hakkında düşünmek, tefekkür etmektir. Bunu yaptığımız zaman, Allah’ı tanımaya daha da yaklaşmış oluruz ki Allah’ı tanımak dinin temelidir.
(( ابن آدم اطلبني تجدني، فإذا وجدتني وجدت كل شيء، وإن فتك فاتك كل شيء، وأنا أحب إليك من كل شيء ))
“Ey Adem oğulları, benden isteyin, aradığınızı bulursunuz. Beni bulan her şeyi bulmuş, beni kaybeden her şeyi kaybetmiştir. Ben sizin için en sevgili olan varlığım”