- Vaazlar
- /
- 4.Mübarek Gün ve Geceler
Sunum ve Karşılama:
Sevgili seyirciler, Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Hepinizin bayramı mübarek olsun. Şam’da, Usulü’d-Din ve Şeriat fakültelerinde Sünnet ve Kuran’da Bilimsel Mucizeler alanında eğitim veren, Prof. Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi ile birlikte olmamızın tüm neşe ve mutluluğu ile, ‘İman Ahlaktır’ programımızın özel bölümüne hoş geldiniz. Hoş geldiniz.
Bayramınız mübarek olsun.
Dr. Muhammed Ratıb:
Hoş bulduk Ala Bey, sizin de bayramınız mübarek olsun.
Ala Bey:
Hocam, sınıflarının ya da günlerinin sayısı otuz olan, üç aşamaya ayrılan, Nebi’nin (s.a.v.) “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluştur” buyurduğu bir okuldaydık. Rasulullah’ın buyurduğu gibi bu okulun başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. Sonra, “ödül günü” diye adlandırılan gün gelir ki o da bayramdır. Bayramın anlamları, kavramları, bir kısmı psikolojik, bir kısmı maddi, bir kısmı da bu programın esası olan “iman ahlaktır” başlığıyla ilgili hedefleri vardır. Bayram niçin vardır? Neden konulmuştur? Ve bayramın ardındaki hedefler nelerdir?
Bayramın Anlamları ve Kavramları:
Dr. Muhammed Ratıb:
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Salat ve selam, sadık ve sözüne güvenilir Efendimize (s.a.v.) olsun.
Ala Bey,
Nebi (s.a.v.) bir gün minberine çıkıp “Amin” demiş. Hadis uzun, biz bir kısmını alalım. Hutbe bitince orada bulunanlar: “Ya Rasulallah! Neye ‘Amin’ dediniz?” diyerek sebebini sormuşlar, Efendimiz de şöyle buyurmuşlar: “Cebrail bana gelerek dedi ki: “Ramazana eriştiği halde affedilmeyen kimsenin burnu sürtülsün. Ramazan’da affedilmediyse ne zaman affedilecek?”
1- Bayram, Büyük Bir İbadetin Sonucudur:
Bunun anlamı, İslam âleminde bayramın, en yüce ibadetlerden birinin ardından geliyor olmasıdır. İbadeti tam ve kamil olarak yerine getiren, inanarak ve sevabını Allah’tan umarak oruç tutan ve yine inanarak ve sevabını Allah’tan umarak gece ibadetini yerine getiren, Ramazan’da Allah’ın hoşnutsuzluğuna sebep olacak her şeyden uzak duran ve Ramazan’ın, davranışlarında ayırt edici bir sıçrayış olması için bu istikamette devam etmeye niyet eden kimsenin sevinmeye hakkı olur ve bayrama mutluluk ve saadet tabiatı hakim olur.2- Bayramlar Neşe ve Sevinç Günleridir:
Fakat sevincin fikri bir başlangıcının da olduğunu düşünüyorum. Seni neyin sevindirdiğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Yemekle, içecekle sevinen, yeni kıyafetlerle sevinen, elde ettiği yüksek bir diplomayla sevinen, Allah’ın kendisi eliyle takdir ettiği büyük bir işle, Allah’ın rızasıyla, ebedi mutluluk yolunda olmasıyla sevinenler vardır. Bu yüzden sevinç, çeşit çeşittir. Şüphesiz bu bayramda – Allah bütün Müslümanlara bolluk ve bereketle tekrarını nasip etsin- sevincimizin temelini sorgulamalıyız. Bu, bir insanın hissettiklerinin derin kökenini arama alışkanlığıdır.
Ala Bey, açık bir hikmetin gereği olarak Allah Teala şöyle buyuruyor:
﴾ إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاً * إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاً* وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاً ﴿
( Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. )
﴾ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفاً ﴿
( İnsan zayıf yaratılmıştır. )
﴾ وَكَانَ الْإِنْسَانُ عَجُولاً ﴿
( İnsan, çok acelecidir. )
Hırs, Zayıflık ve Sızlanma, İnsanın, Yaratılışıyla İlgili Sıfatlarındandır:
İnsan hırslı, aceleci ve zayıftır. Dikkat çeken şey ise bu zayıf noktaların yaratılışında olması ve onlardan dolayı hesaba çekilmemesidir. İnsan zayıf, aceleci ve hırslı yaratılmıştır. Kendisine bir kötülük dokunduğu zaman sızlanır, hayırlı bir şeyle karşılaştığında ise eli sıkıdır. Gerçek şu ki insanın yaratılışının kökenindeki bu zayıf noktalar, makinelerde sigorta olarak isimlendirilen yapı gibidir ve çok zayıf bir bağdır. Güçlü bir akım gelirse, makine yanıp da değerini kaybetmesin diye bu zayıf bağlantı eriyip akımı keser ve makineyi hasardan kurtarır. Aynı şekilde insanın yaratılışındaki bu zayıf noktalar da koruma ve emniyet noktalarıdır. Çünkü insan korkar, sızlanır, elindekiler için hırslanır, aceleyi sever, zayıflık hisseder. Bu durumda zayıflığını güçlendirecek büyük bir iman, kendisini sağlamlaştıracak, ona huzur verecek, kendisine sığınacağı, dayanacağı, onu destekleyen, ona yardım eden ve muvaffak kılan yüce bir ilah arar. İşte insan ırkında itaatin aslı budur. İnsanın dine ihtiyacı, havaya olan ihtiyacı gibidir. Ancak gerçek ilahı tanıyan ile bir taşa, güneşe, aya ya da ineğe tapan arasında büyük bir fark vardır. Öyle ki ateşe tapan kimse onun kendisini tehlikelerden kurtaracağını yani onunla güçleneceğini sanır:
﴾ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفاً ﴿
( İnsan zayıf yaratılmıştır. )
İnsanın Allah’tan Vazgeçmesi, O’na Boyun Eğmemesinden Kaynaklanan Mutsuzluğu:
Zayıf İnsanın İlahlarından Bir Kısmı: Burçlar ve Astroloji:
İnsan kendisiyle güç bulacağı, ona sığınıp rahatlayacağı, onu mutlu edecek, başarılı kılacak, yardım edecek, destekleyecek yüce bir ilah araması için zayıf yaratılmıştır. Öyle ki Allah’ı hiç tanımayanlar kusurları bulunan falcılara sığınırlar. Kişi Batı dünyasında çok tanınan biridir ama bir falcıya gider ve “Başıma ne gelecek?” diye sorar. Şimdilerde şans, astroloji ve burçlarla ilgili birçok program var.
Ala Bey:
Astroloji ve burçlar sadece bizde değil, Avrupa’da da var.
Dr. Muhammed Ratıb:
İnsanın Zayıf Yaratılmasının Anlamı:
Bu, insandaki temel ihtiyaç olan zayıflığa karşılık vermeyi içine alır. Ancak en önemli nokta insanın zayıf yaratılmış olmasıdır. Güçlü yaratılmış olsaydı gücüyle kendini yeterli görür ve bu yeterliliğiyle mutsuz olurdu. Yani zayıflığından dolayı Allah’a muhtaç olması ve zayıflığıyla mutlu olması için zayıf yaratılmıştır.
Ala Bey:
Öyleyse kendini yeterli görmesi sebebiyle mutsuz olur.
Dr. Muhammed Ratıb: Evet mutsuz olur.
﴾ كَلَّا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَيَطْغَى * أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَى ﴿
( Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. )
Gerçek şu ki dünya bir insana mal, kuvvet, güzellik ve bir makam ile yaklaştığı zaman Allah unutulur. Herhangi bir toplum üzerindeki sıkıntılar arttığında ise o toplum Allah’a yönelir. Bu sıkıntılar görünen şekliyle acı verir. Ancak sonuçları bakımından mutluluk vericidir. Çünkü ucuz zevklere, hata ve günahlara dalan toplum için işler kolaydır, üstünlük, büyüklenme ve kibir hissederler. Bu toplum Allah’a ihtiyaç duymayabilir ama yeterliliğiyle mutsuz olur. Mümin zayıflık hissettiğinde Allah’a muhtaç olup bu ihtiyaç haliyle mutlu olurken, kendini güçlü hissederek gücüyle Allah’a boyun eğmeyen bu toplum yeterliliğiyle mutsuz olur. İnsanın zayıf olmasının hikmeti de budur. Bir mescide girip de mescitte toplanan binlerce kişiyi gördüğün zaman -inanın abartmıyorum,- inanıyorum ki, zayıflıkları ve bir takım felaketlerden korkuları sebebiyle Allah ile barışan bu kimselerin yüzde doksanı, bazı felaketlerin gölgesinden korkuları sebebiyle Allah ile barışıp O’na sığınmış, Allah da onları şereflendirmiştir.
Öyleyse:
Bu tamamen bir çocuğun, her şeye sahip olan babasına çok ihtiyaç duyması gibidir. Oğluna hayatı boyunca yetecek bir meblağ verse çocuk babasına bir daha asla geri gelmez, ona ihtiyaç duymazdı. Bunun gibi sanki insanın Allah’a olan ihtiyacı sürekli yenilenir. İnsanın zayıf yaratılmasının anlamı da budur.
İnsandaki Hırs ve Tahammülsüzlüğün Anlamı:
Hırs ve sabırsızlığa gelince:﴾ إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاً * إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاً ﴿
( Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. )
Allah insanı nasıl terbiye eder? Kişi sağlığı için endişelenir. Tahlillerinde korkunç bir şey çıksa, verem ya da yüksek değerler mesela, çok fazla endişelenir ve dua etmeye başlar. Sabırsız yaratılmıştır; bedeni, geliri, işi, etrafındakiler onu endişelendirir. Öyleyse sızlanma ve sabırsızlık meselesi de insan terbiyesinde bir metottur. Çünkü insanı Allah’ın kapısına götürür.
Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(( عَجِبَ اللَّهُ مِنْ قَوْمٍ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ فِي السَّلَاسِلِ ))
(( Zincirlere bağlı olarak cennete girenler Allah’ın hoşuna gider. ))
İnsana Yönelik Rabbani Davetin Aşamaları:
Bir anekdot paylaşalım bir defasında biri bana: “Davetinin özeti nedir?” diye sordu. Ona iki şey söyledim: Ya O’na koşarak gidersin, ya da O sana çabucak getirilir. Ama marifet; O’na gönüllü olarak, kendi girişiminle ve sevgisini kazanarak ulaşmandır.
1- Açık Davet ve Kulun Takınması Gereken Tavır:
Allah Azze ve Celle hâkimdir, hikmet sahibidir, açık davetle başlar. Sağlam ve sağlıklıyken, mutluluğun en zirvesindeyken Allah seni bir söz, bir hutbe, bir buluşma, bir seminer, bir kitap, bir arkadaş, bir öğüt veya bir vaaz ile kendine çağırır. Asıl marifet bu aşamada davete icabet etmendir. Karşılık vermezsen üslup daha da zorlaşır. Mesela doktor hastaya: “Midende ağır bir iltihap var. Diyetle iyileşir” dese ve hasta da bunu dikkate almayıp diyeti yerine getirmese ameliyat olur.
2- Eğitimsel Terbiye:
İkinci aşama eğitimsel terbiyedir:
﴾ وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿
( Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız. )
3- Yavaş Yavaş Felakete Götüren Nimet:
Allah kişiye dünyayı verir.
4- Kırıp Geçirerek Yok Etme:
Bütün kahramanlık Allah’ın açık davetine icabet etmemizdir. Çünkü insan sabırsız yaratılmıştır.
Şimdi; malı var Allah’a nasıl ulaşsın ve değerini arttırsın? Onun için malın hiçbir kıymeti olmasaydı Allah’a ulaşır, O’na yönelirdi. Fakat o mala karşı hırslıdır. Ancak malını infak ederse Allah’a yönelir. Bu ayrıca imanının da olgunlaşmasıdır, kişinin zayıflık noktaları imanının sağlamlaşması içindir. İnsan niçin aceleci yaratıldı? Mevcut olanı sever. Anı yaşamayı sever. Anı ortadan kaldırıp da yaratılışının özüyle uyuşmayan uzak bir hedef aradığında ise bu farklılık sayesinde yükselir.
Ala Bey:
Yani bir şeyler için vaktinden önce, zamanı gelmeden acele eder. Bu, fıtratında, yaratılışının temelinde vardır. Ancak bunlarla, yaratılışının temelinde olan o mizaçla mücadele edip uzağa bakarsa işte o zaman yükselir.
Bayramdaki Sevincin Türü:
Dr. Muhammed Ratıb:
Şöyle söyleyelim: Bayramda mutlu oluyoruz. Ancak bu hangi türden bir mutluluktur? Çok basit sevinçler var; iyi bir yemek, yeni bir elbise, buluşmalar, tatil. Bunlar çok basit, çocukluk seviyesinde sevinçler. Müslüman ise Allah’a itaatle, O’nun rızasıyla sevinir. Cennete giden yolda, Allah’a hizmet yolunda sevinir.
Sevinç, Mutluluk ve Lezzet Arasında:
Öyleyse sevinç, mutluluk ve lezzet, üzerinde dikkatlice durulması gereken meselelerdir.Ala Bey, iki büyük şeyin, mutluluk ile lezzetin arasını ayırabilirim. Lezzet, iyi bir yemekten, güzel bir manzaradan, rahat bir evden, ferahlatan bir havadan, lüks bir araçtan, güzel bir eşten gelen fiziksel bir doyumdur. Bu lezzetlerin hepsi masraflıdır. Güzel bir ev çok pahalıdır. Lüks bir araç pahalıdır. Rahat bir hayat aramak afaki bir gelir gerektirir. Lezzetlerin en büyük sorunu anlık olmaları ve yavaş yavaş azalmalarıdır. Çok yüksek bir rakamla ev alsan ilk hafta sevinçten dengen bozulur. Ancak bir hafta sonra ev çok sıradanlaşır. Evde, araçta, evlilikte, gelirde, iyi bir yemekte, kıyafette de böyledir. Açık bir hikmetin gereği Allah, bu maddi şeylere karşı sürekli bir istek duymamıza izin vermez. Bilakis (duyduğumuz his) yavaş yavaş azalır. Eğer bu lezzetler bir hata hususunda ve başkalarının aleyhine ise peşinden felaket gelir. Hepimiz için evlilik, uzun bir süreden sonra sıradan bir şey haline gelir. Araç, ev, iyi bir diploma, doktorluk unvanı, bunların hepsi kendisi için yaratıldığımız büyük hedefe bağlanmamız için, bir zaman sonra sıradanlaşır.
Zaman, Sağlık ve Para:
İnce ve önemli bir nokta olarak, lezzetlerin üç şarta ihtiyacı vardır; zaman, sağlık ve para. Hikmet gereği insanda bu şartların biri eksik olur. Başlangıçta sağlık iyi, vakit yeterlidir. Fakat para olmaz ki maddi şeyler de para gerektirir. Ömrün ortasında sağlık yerindedir, para da vardır ama vakit olmaz. İşin başında sürekli çalışma, ömrünün sonbaharında da çocuklarını işe verir. Vakit vardır, para vardır ama sağlık olmaz.
Ala Bey:
Bu yüzden her zaman bu üç esastan biri bulunmaz.
Dr. Muhammed Ratıb:
Her kim dünyadan, kendine yetenin üstünde bir şey alırsa farkında olmadan ecelinden alır. Dünyadan istediğini al ama o ölçüde de dert de alacaksın.
Ala Bey:
Efendim, izin buyurursanız, bayramdayız, lezzetten bahsettiniz. Mutluluktan doğan sevinç kaynağına geliyoruz. Mutluluk size, günler önce terk ettiğimiz bu pratik örneği sunmama izin veriyor. Emevi Camii’nde her gün kurulan Rahman’ın sofraları üç yüz oruçlu ile başladı ve her gün yaklaşık on dokuz bin oruçlu ile sona erdi. Bu sofralar doğu tarafı revakına seriliyordu. Daha sonra bütün avluya ve revakların hepsine yayıldı. Ve bu işi yapan gönüllü hayırseverlerin mutluluğu, para verip oruçlulara hizmet eden, işçi ve yöneticilere yardım edenlerden biriyle karşılaştığımda bana şöyle diyordu: “Şu an en mutlu insan benim. Ömrüm boyunca bu mutluluğu hissetmedim.” Paraya ve duyulmamış imkânlara sahip olmalarına, Suriye’de değil Avrupa ülkelerinde, İskandinavya ülkelerinde olmalarına rağmen burada, bu sofralarda hayatımda böyle bir mutluluk hissetmedim diyor. Bu hal nedir? Bize açıklayabilir misiniz efendim?
Sevinçteki Mutluluğun Kaynağı:
Dr. Muhammed Ratıb:
Ala Bey, gerçekte insan nefis, beden ve ruhtur. Beden nefsin kabı, ruh itici güçtür. Nefis ise insanın kendisidir. Hisseden, mutlu olan, mutsuz olan, korkan odur. Sorumluluk alan, hesaba çeken, azarlayan odur. O, insanın bizzat kendisidir. Buyurduğunuz üzere malının çoğunu verip oruçlulara yemek sunan kimse gibi kesin bir şekilde bu nefsin mutluluğu Allah’a yakınlığı iledir. Çünkü Allah’ın rızası yolunda ona, Allah’tan tarif edilemez bir sekinet ve mutluluk gelir.
Şunu her zaman söylerim: Gece kulübüne giren niçin girer? Çünkü lezzetin bu girişte olduğunu vehmeder. Lezzet; içki, dansçı, şarkıcı arar. Fakat bu insan Allah’a itaat yolunda yürüdüğü zaman Allah’ın kalbinde, her şeyini kaybetse de kendisiyle mutlu olacağı ve her şeye sahip olsa bile yokluğuyla mutsuz olacağı bir sekinet tecelli edeceğini bilse…
Öyleyse Allah, yarattıklarından birçoğuna sağlık, zeka, mal ve güzellik verir. Sekineti ise müminlerin samimiyeti ölçüsünde verir. Allah Azze ve Celle’nin şu sözü bu anlamı destekler:
﴾ أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ ﴿
( Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. )
Nefsin Kalbi, Bedenin Kalbi:
Nefsin kalbi bedenin kalbi değildir. Nefsin kalbi:
﴾ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا ﴿
( Kalpleri olup da bunlarla anlamayan )
Nefsin kalbi ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. Yeryüzünde, Allah’tan uzak olduğu halde hakiki manada mutlu birini görmek imkansız bir şeydir:
﴾ وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً ﴿
( Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. )
İşte Bu, Mutluluğun Hakikati:
Birisi: “Milyonları olan zenginlerin, her şeyi ellerinde bulunduran güçlü kimselerin durumu nedir?” diye sorduğunda, bazı alimler “Kalp darlığı” diye cevap vermişler. Allah’tan yüz çeviren kimsenin kalbinde, bir ülkenin halkına dağıtsan yeterli gelecek kadar darlık, endişe, korku, keder, kötümserlik ve umutsuzluk vardır. Müminin kalbinde ise bir ülkenin halkına dağıtsan yeterli gelecek kadar mutluluk ve sekinet vardır.
Şöyle derler: Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Benim bahçem, tarlam göğsümde, kalbimdedir. Beni uzaklaştırsalar uzaklığım seyahattir. Hapsetseler zindanım yalnızlık, halvet olur. Öldürseler ölümüm de şahadettir. Düşmanlarım bana ne yapabilir ki?
Bir alim bizzat kendisi şöyle der: “Dünyada bir cennet vardır. Kim o cennete giremezse ahiret cennetine giremez ki o, yakınlık cennetidir.”
Gördükleri güzelliklerimizi gözlerinle görseydin, bizi bırakıp başkasına gitmezdin
Sözümüzün güzelliğini kulaklarınla duysaydın, şaşkınlık giysini çıkarır bize gelirdin
Muhabbetin tadına zerre miktarı varsaydın, sevgimizle can feda edenlerden özür dilerdin
Yakınlığımızdan sana bir esinti gelseydi, yakınlığımıza duyduğun gurbet ve özlemden canını verirdin
Emrimize itaat et ki senin için perdemizi kaldıralım. Şüphesiz bizi sevene rıza bahşederiz.
Himayemize sığın ve zatımıza hürmet et ki, yarattıklarımızın şerrinden seni koruyalım.
Hiçbir engel seni zikrimizden uzaklaştırmasın. Samimiyetle bize bağlan ki sevinç ve neşe bulasın.
Ala Bey, mutluluğu ancak tadan bilir. Dinleyicilerin ve izleyicilerin inanacağından emin değilim ancak gerçek bir hikâye var.
İbrahim bin Ethem adında bir sultan… Sultandı ancak saltanattan çekilip arif-i billah (kemale ermiş veli bir zat) oldu. Bu şahıs – sultan olduğu için bu insanın yalnız olduğuna inanıyorum - şöyle demiştir: “Eğer sultanlar ne hal üzere olduğumuzu bilselerdi o şey için bizimle kılıçlarla savaşırlardı.”
Sen Allah ile birliktesin, kimseden korkar mısın? Allah ile birliktesin, fakirlikten korkar mısın? Zulümden korkar mısın? Ya Rabbi, seni bulan ne kaybeder ve seni kaybeden ne bulabilir? Allah seninle birlikteyse kim sana karşı olabilir? Allah sana karşı olduğunda ise kim seninle olabilir? Allah ile birlikte olduğun zaman düşmanını senin hizmetine verir. Sana karşı olduğu zaman ise sana en yakın insanların zulmetmesine izin verir. Mutluluk, öncelikle büyür, sonra da umulur ki ahiret nimetiyle birleşir.
Ala Bey:
Mutluluk, ahiret nimetinin habercisi midir?
Mutluluk, Cennete Girişin Bir Örneğidir:
Dr. Muhammed Ratıb:
Evet, mutluluk cennete girişin bir örneğidir. Dünyada bir cennet var. Kim bu cennete giremezse ahiret cennetine de giremez. Çünkü Allah mutlak güzelliktir. Yemekten zevk alırız. Çünkü iyidir. Güzel manzaradan, hoş esintiden, rahatlatıcı sesten, güzel bir eşten zevk alırız. Bunlar Allah’tan gelen güzellik dokunuşlarıdır. Bunlar böyle güzelse mutlak güzelliğe yakın olmak nasıldır? Bu yüzden sahabiler mucizeler yaptılar. Allah Azze ve Celle’nin sevgisi insanın kalbine girdiği zaman herhangi bir kimse bir milyon (kişi) gibi olur. Hz. Halid, Hz. Ebu Bekir es-Sıddık’tan yardım ister. Nihavend Savaşı olmaktadır ve üç yüz bin kişiye karşılık beraberinde otuz bin kişi vardır. Yardım isteyince ona sadece bir kişi gönderir ki o da Ka’ka bin Amr’dır. Halid ona: “Yardım nerede? Destek nerede?” diye sorunca Ka’ka: “Benim” diye karşılık verir. Halid: “Sen mi?!” der. Ka’ka’nın yanında içinde şöyle yazan bir mesaj vardır: “Ey Halid! Muhammed’i hak ile gönderene yemin olsun ki, içinde Ka’ka’nın olduğu ordu yenilmez.”
Şu an Müslümanlar(ın sayısı) bir milyar dört yüz milyon. Ama sevgi kalplerine girmiş değil. Yaşamlarında büyük bir sorun var, onlar vehne kapılıp zaaflarına yenildiler.
Sevban’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
يُوشِكُ الْأُمَمُ أَنْ تَدَاعَى عَلَيْكُمْ كَمَا تَدَاعَى الْأَكَلَةُ إِلَى قَصْعَتِهَا ، فَقَالَ قَائِلٌ : وَمِنْ ))
قِلَّةٍ نَحْنُ يَوْمَئِذٍ ؟ قَالَ : بَلْ أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كَثِيرٌ ، وَلَكِنَّكُمْ غُثَاءٌ كَغُثَاءِ السَّيْلِ ، وَلَيَنْزَعَنَّ اللَّهُ
مِنْ صُدُورِ عَدُوِّكُمْ الْمَهَابَةَ مِنْكُمْ ، وَلَيَقْذِفَنَّ اللَّهُ فِي قُلُوبِكُمْ الْوَهْنَ ، فَقَالَ
(( قَائِلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَمَا الْوَهْنُ ؟ قَالَ : حُبُّ الدُّنْيَا ، وَكَرَاهِيَةُ الْمَوْتِ
(( Birçok Milletlerin (kafirlerin), yemek tabaklarına üşüşen oburlar gibi, sizin üzerinize birbirlerini davet ederek üşüşmeleri yakındır. Birisi şöyle dedi: “Acaba o gün sayımız mı az olacak?” Dedi ki: “Hayır! Bilakis siz o gün çok olacaksınız. Allah düşmanlarınızın göğsünden sizin korkunuzu çıkaracak ve sizin kalbinize de vehn atacaktır. Birisi dedi ki: “Vehn nedir, ey Allah’ın Rasulü?” Dedi ki: “Dünyayı sevmek ve ölümü çirkin görmektir.” ))
Bu yüzden:
(( لن تغلب أمتي من اثني عشر ألفاً من قلة ))
(( Ümmetimden on iki bin kişiye (ulaşan ordu) sayılarının azlığından dolayı yenilmeyecek. ))
Herhangi bir mescitte on bin kişi toplanıyor. “Ümmetim yenilmeyecek.” Çünkü hak olan iki şey arasında savaş olmaz ve hak çoğalmaz. Hak ve batıl arasında ise uzun sürmez. Çünkü Allah, hak ile beraberdir.
﴾ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ ﴿
( Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük gruplar vardır. )
İki batıl arasında ise son bulmaz.
İmanı, Allah ile bağı ötelediğimizde ise güçlü olan, gelişmiş silahlara sahip olan kazanır.
Ala Bey:
Öyleyse mutluluk, içten gelen ve artan bir şeydir.
Mutluluk Vasıtaları Her İnsanın Kendi Elindedir:
Dr. Muhammed Ratıb:
Mutluluk vasıtaları her insanın kendi elindedir. Lezzet para gerektirir. (Örneğin) bir otelde gecelemek on iki bin dolardır.
Ala Bey:
Mutluluk fakir-zengin, büyük-küçük herkesin elindedir ve insan, mutlak güzellik yolunu tuttuğu zaman mutlu olabilir.
Dr. Muhammed Ratıb
Sadece Allah ile barışarak dağlar kadar dert üzerinden alınır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾ قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَى * قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى ﴿
( Musa ve Harun şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.” )
Yani güçlü ve zengin olan; düşmanlarının, çevrendekilerin, senden üstün ve senden aşağı olanın, sağlığının, eşinin, çocuklarının, her şeyin elinde olduğu Allah ile bir bağın olmalı.
Ala Bey:
Efendim, ödül günlerini yaşıyoruz. Allah’ın izniyle orucumuz ve gece ibadetlerimizin ardından bir ödül olarak gelen, içinde namaz ve tekbir bulunan bu bayram; insanların ziyaretleşmeleri, görüşmeleri, en iyi kıyafetlerini giymeleri, mescitlerine giderken güzel kokular sürünmeleri, kabirlerini ziyaret etmeleri, daha sonra da üzerinde durmamızı gerektiren meseleler bulunan sıla-i rahim/akraba ziyareti içindir.
Akraba Ziyaretinin Hakikati:
Dr. Muhammed Ratıb:
Ala Bey, bu sosyal ibadetin haberleşmeye, geçici bir ziyarete ya da kart bırakmaya dönüşmüş olması beni üzüyor. Akraba ziyaretinin başka bir şey olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle, akrabanı ziyaret edip de sadece ziyaretle yetinip başka bir şey yapmaman akraba ziyareti değildir. Durumlarını kontrol etmen, geçimleriyle, eğitimleriyle ilgili hususlarda, ahlaki, sosyal, dini ve ilmi konularda yardım eli uzatman gerekir. Onlar senin akrabaların. Hatta İslam’da sosyal dayanışma soy esası üzerine inşa edilmiştir. Akrabanı kontrol etmen, onlara yardım etmen, ellerinden tutup Allah’a götürmen gerekir. Müslüman toplum birbirine bağlı toplumlardur.
Akrabaları ihtiyaç içindeyken Ala Bey, Müslüman bir insanın (başkasına) zekât vermesi kabul edilmez. Akrabalar iyiliğe daha layıktırlar. Birbirimizin durumunu kontrol ettiğimizde kurtuluşa ereriz. Bu yüzden Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
﴾ خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ ﴿
( Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın bir sadaka (zekat) al.)
(Zekat) zengini cimrilikten, fakiri kinden, malı başkasının hakkından arındırır.
﴾ وَتُزَكِّيهِمْ ﴿
( Ve temizleyeceğin. )
Bir insan akrabalarını kontrol edip onları ziyaret ettiği, onlara malından bağışladığı zaman Allah ile birlikte büyük bir şey yaptığını hisseder, ruhu yükselir. Az önce buyurduğunuz, yirmi bin kişiyi doyuran kimse gibi, bir insan iyi bir iş yaptığı zaman niçin ışıl ışıl olur? (Çünkü) Allah katındaki kıymetini, yerin ve göklerin yaratıcısının ondan razı olduğunu hisseder.
﴾ إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدّاً ﴿
( İnanıp salih ameller işleyenler için Rahman, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. )
Bu sevgiye paha biçilmez. Bazen bir insan önemli bir kişi olur. Birine: “Bu benim telefonum.” der. O kişi de bunu insanlara bin defa söyler. (Peki ya) göklerin ve yerin yaratıcısı bu kulu severse hali nasıl olur? Bu sevgi salih amel gerektirir. Bu yüzden Ramazan’da akrabalarımıza ulaşmalı, onları ziyaret etmeli, durumlarını kontrol etmeli, onlara yardım etmeli ve ellerinden tutup Allah’a ulaştırmalıyız ki bu sosyal, ortaklaşa yapılan ibadet, Allah’a davet haline gelsin.
Ala Bey:
Sonuç ve Veda:
Şeriat ve Usulü’d-Din fakültelerinde Kur’an ve sünnette Bilimsel Mucizeler alanında dersler veren hocamız, Prof. Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi’ye teşekkürü bir borç bilirim. Size ve tüm dinleyici ve izleyicilerimize “bayramınız mübarek olsun” diyorum. Allah bu bayramı kendisini ve kendisi için bulunanları rehber edineceğimiz hakiki bir bayram kılsın. Dayanışma içinde, yardımlaşan, birbirine şefkat duyan bir ümmet olmamız ve kelimenin tam anlamıyla kefil olma ve yardımlaşma kavramlarını anlamamız için, Ramazan ayı boyunca ve ödül gününde bizden istenenleri yerine getirmemizi sağlasın. Çok teşekkür ediyorum. Tekrar görüşmek üzere. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.