Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam güvenilir ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun. Allahım senin öğrettiklerin dışında ilmimiz yoktur, her şeyi hakkıyla bilen ve hakîm olan sensin. Allahım, bize faydalı ilmi öğret, öğrendiklerimizden de faydalanmayı nasip et, ilmimizi arttır. Bize hakkı hak olarak göster ve bizi ona tabi olmakla şereflendir, batılı da batıl olarak göster ve bizi ondan sakınmakla rızıklandır. Bizi sözü işitip ona en güzel şekilde tabi olanlardan eyle, bizi rahmetinle, salih kulların arasına kat.
Değerli kardeşlerim, geçen dersimizde 33. Ayete kadar gelmiştik. Allah Teâlâ bu ayette şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبّاً فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33) ﴿
“Onlar için ölü toprak açık bir kanıttır. Ona can verdik ve ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.”
[ Yasin Suresi: 33 ]
Allah Teâlâ bize yolundan yüz çevirmenin ve peygamberlerin risaletini reddetmenin sonuçlarını açıkladıktan sonra, peygamberlerini yalanlayan ve Allah’ın helaki ile muhatap olan kavimlerin canlı örneğini vermektedir. Cenab-ı Hak onları kendi kötülükleri içinde bırakmıştır. Yine Allah’ı tanıyıp O’nunla iletişim kuran kişinin nasıl ebedi cennete girdiğini de ifade etmektedir. Böylece, teorik ve pratik örneklere değindikten sonra Rabbimiz, O’na giden yolu da açıklamaktadır.
Allah’a giden yol O’nu tanımakla başlar. Marifetullah yani Allah’ı tanımak, dinin temelidir. Dinin böyle aslî unsurları vardır. Aynı zamanda pek çok tâlî unsuru da bulunmaktadır. Biz o bölümlere dalarsak ve o sağlam temele sahip olamazsak, kendimizi birçok labirentin içinde buluruz. Rasulullah (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’de ne yaptı? Ve Mekkî ayetlerin hepsi, neden Allah (c.c.) ve O’nun kâinata dair işaretlerinden bahsediyor?
Allah’a davet, iki merhaleden oluşuyordu: Mekke süreci ve Medine süreci… Mekke döneminde ayetler vasıtasıyla Allah Teâlâ’nın tanıtılması gerçekleşmiştir. Mekkî ayetleri okuduğunuzda hayret verici olaylarla karşılaşırsınız. Her biri Allah Teâlâ’nın yeryüzündeki işaretlerine değinir. Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا(1) ﴿
“Yemin olsun, güneşe ve kuşluğuna;”
[ Şems Suresi:1 ]
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurur:
﴾ وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى(1) ﴿
“Yemin olsun, bürüyüp örttüğünde geceye;”
[ Leyl Suresi:1 ]
Ve yine şöyle buyurur:
﴾ إِذَا السَّمَاءُ انفَطَرَتْ(1) ﴿
“Gökyüzü yarıldığında;”
[ İnfitar Suresi: 1 ]
Bir diğer ayette de şöyle buyrulmaktadır:
﴾ وَالسَّمَاءَ بَنَيْنَاهَا بِأَيْيدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ(47) ﴿
“Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz.”
[ Zariyat Suresi: 47 ]
Kâinat ile ilgili ayetleri incelediğinizde, onların tek bir ekseni olduğunu görürsünüz, o eksen de evrendeki işaretleri vasıtasıyla Allah’a ve ahiret gününe iman etmektir. Eğer Allah’a imanınız doğru bir şekilde gerçekleşirse her şey doğru olur. İşte o zaman daha ayrıntı olan, evlilik, boşanma ve alım satım hükümleri gibi ikincil meselelerin yani fıkhın sırası gelir. Zira tüm bu emir ve yasakların Allah’ın emrini gerçekleştirdiğimiz sürece bir manası olur. Bunlar Allah’a itaattir. Nihayetinde emir ve yasakları koyanın kim olduğunu bilmeden onların bir anlamı olmaz. Bu yüzden İnsanlara Allah’ı anlatmak ile başlamayan hiçbir davet başarıya ulaşmaz. Bunun aksine gelişen hiçbir davet amacını gerçekleştirmez. İnsanlara Allah’ın emrinin ne olduğunu öğretmeden Allah’ın dinini anlatmak başarısız bir tebliğ olur. Çünkü bir emrin kıymeti onu emredenin değerinden gelir. Emri vereni hakkıyla tanımadan onun emrini bilebilir misiz? Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar…” Her zaman, bir şeyi öğrenmek veya öğretmek istiyorsanız, emirden değil emri verenden başlayın. Emrin sahibi kimdir? Şunu veya bunu yapmamı bana emreden kimdir? Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ(4)﴿
“Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. O’nsuz size ne bir dost ne bir şefaatçi bulunur. Hâlâ düşünüp ders almaz mısınız?”
[ Secde Suresi: 4 ]
Ve Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
﴾اللَّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى يُدَبِّرُ الْأَمْرَ يُفَصِّلُ الآيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ(2)﴿
“Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten, sonra arşa istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır; her biri belirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşleri Allah düzenliyor; âyetleri de açıklıyor ki rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.”
[ Rad Suresi: 2 ]
Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
﴾ فَالِقُ الْإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ(96) ﴿
“Sabahı aydınlatan O’dur. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.”
Ve yine buyruluyor ki:
﴾ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا(9) ﴿
“Doğunun da batının da rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın.”
[ Müzemmil Suresi: 9 ]
Bir kişi kendini bir doktora teslim edecek olsa ve bu doktor yurtdışında eğitim almış, mesela bir kurulu olan, uzmanlık alanında çok başarılı ve diploması da mükemmel bir seviyede, aynı zamanda binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş bir doktor da olsa, hasta kendisini ona teslim etmeden önce yine bu doktorla tanışma gereği duyar. İşte insan da emirlerini yerine getireceği, yasaklarından kaçınacağı yaratıcıyı tanımalıdır. Rasulullah (s.a.v.)’in yaptığı da buydu. Mekke’de on üç yıl geçirmiş ve bu süreçte ashabına Allah’ı ve ahiret gününü kâinata dair ayetlerle anlatmış ve tanıtmıştı. Medine’ye gelince dini kanunlar inmeye başladı. Borç ayetleri, boşanma, alım satım ve bunlar gibi tüm fıkhi ayetler Medine döneminde nazil olmuştur. Rabbimiz Azze ve Celle bize kendisini tanıtmaya şu ayetlerle başlamıştır:
﴾ وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبّاً فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33) ﴿
“Onlar için ölü toprak açık bir kanıttır. Ona can verdik ve ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.”
[ Yasin Suresi: 33 ]
Kış ayında doğaya basit bir şekilde bir bakın, ağaçlara, kurumuş otlara… Sonra bir de aynı şekilde onlara baharda bakın, yemyeşil çimenler, çiçekler, güller, güzel kokulu bitkiler, parlayan elbiselerini giymiş ağaçlar… Peki, bu güzelliklerin hepsi kış ayında neredeydi? Yeryüzü kışın, ağacı ve toprağıyla vardı ama bir de ona bahar aylarında bakın… Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبّاً فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33) ﴿
“Onlar için ölü toprak açık bir kanıttır. Ona can verdik ve ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.”
[ Yasin Suresi: 33 ]
Baharda Havran ovasına gidin, yeşil bir halı ile kaplı olduğunu göreceksiniz. Bölgenin tamamı birer tohumdur ve bu tohumlar birer rüşeymden ibarettir. Rüşeymlerin sapları, kökleri vardır, yani onlar canlı birer organizmadır. Bir gıdası ve kabuğu vardır. Tohumlar nem aldığında bir gıda olacak şekilde kökleri ve sapları gelişir. Bu şekilde kökleri topraktaki gıda maddelerini emebilir. İşte o zaman da filiz haline gelir. Bu da Allah Teâlâ’nın yüceliğine işaret eden delilerden biridir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur:
﴾ وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبّاً فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33) ﴿
“Onlar için ölü toprak açık bir kanıttır. Ona can verdik ve ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.”
[ Yasin Suresi: 33 ]
Önceki dersimizde buğdayın temel gıda maddesi olduğundan söz etmiştim. Buğday insan hayatı için temel bir besin kaynağıdır ve insanın ihtiyaçları doğrultusunda garip bir ahengi vardır. Bu öyle bir şey ki, sizi kesin bir inançla şöyle demeye çağırır: Buğdayı yaratan ve insanı yaratan ilah aynı ilahtır. Öyle ki, buğdayın yapısı ve içeriği ile insanın yapısı ve doğal ihtiyaçları arasında çok ince bir ahenk vardır. Buğdayın içinde nişasta, demir ve fosfor vardır. Buğday tanesi içince yine şekerli maddeler bulunur. Tabi buğdayın çok çeşidi vardır. Gıda maddeleri satan bir dükkâna girseniz ürünlerin içeriğinin çok büyük oranda buğday barındırdığını görürsünüz, tatlılar, hamur işleri ve ekmek… Bunların hepsinin temel maddesi buğdaydır. Allah Teala şöyle buyurur:
﴾ وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبّاً فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ (33) ﴿
“Ondan taneler çıkardık; işte bundan (yaptıkları yiyecekleri) yiyorlar.”
[ Yasin Suresi: 33 ]
Birisi bir paket ekmek aldığında “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” der, yani şunu mu kasteder, Besmelenin anlamı nedir? Yani ey insan bu ekmek hakkında düşündün mü? Yemek yerken Allah’ın emirlerini uyguladın mı? Besmele, yemek yerken Allah’ın emirlerini hatırlamak içindir. Besmele, Allah Azze ve Celle’nin nimetlerini hatırlatır. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla yerim, yani O’nun adını anarak yerim, O’nun emrine uygun ve nuru ile aydınlanarak beslenirim. Yine bir şey içtiğinde de “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” de. Zira o su da, Allah’ın bizim için tatlı bir içecek kıldığı nimetidir. Ben bu suyu Rasulullah (s.a.v.)’in sünnetine uyarak içiyorum.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
﴾ وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34) ﴿
“Orada nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik, içinde gözelerden su fışkırttık”
[ Yasin Suresi: 34 ]
Buğday ve mahsuller dışındaki araziler; Buğday, arpa, mercimek, nohut… Bunlar çiftçilerin bildiği türlerdir. Bu ürünler Allah’ın hikmeti ile insanın işini kolaylaştırmak için aynı zamanda filizlenirler. Üstüne üstlük bir zaman sonra güveler yani kurtlar onlara da bulaşır. Bu mahsullere giren güveler olmasaydı insan bir diğer kişinin işini tek eline alırdı. Tüm buğdayı toplar ve onu sermayesinin yüz katı ücretle satabilirdi. Fakat bu güveler bir süre sonra ürünün değerini kaybetmesine yol açar ve satılması gerekir. Bu da Allah Azze ve Celle’nin bir hikmetidir, çok büyük bir hikmet…
Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
﴾ وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34) ﴿
“Orada nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik, içinde gözelerden su fışkırttık”
[ Yasin Suresi: 34 ]
Hurma ağacı; Aslında âlimler şöyle diyor: En uzun ömürlü ağaç hurma ağacıdır. Bazı hurma ağaçlarının yaşı altmış binden fazladır. Yani en uzun ömürlü ağaç hurma ağacıdır. Aynı zamanda bu ağaçların çok fazla özelliği vardır. Mesela başı kesildiğinde ağacın büyümesi durur, tıpkı insanlar gibi… Hurma ağacının meyveleri hakkında seminerler düzenledi. Mesela hurma meyvesinin yapısını incelemek için düzenlenen bir seminer metnini okudum. Bu meyve hakkında şöyle diyordu: Hurma tane şeklinde bir eczanedir. Hurmanın bileşenlerinde kırk tane madde bulunmaktadır. Sakinleştirici de onlardandır. Sinirleri gerilmiş olan bir kişiye hurma yemesi tavsiye edilir. Huysuz, öfkeli bir tabiata sahip çocuk varsa ona hurma yedirilmesi önerilir. Rabbimiz Celle Celaluhu şöyle buyurur:
﴾ وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا(25) ﴿
“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.”
[ Meryem Suresi: 25 ]
Hurma damarları daraltan bir madde içerir. Bir kadının doğumda karşılaşabileceği en tehlikeli şey kanamadır. Çünkü rahimdeki yüz binlerce damar yırtılır. Ama eğer orada bu damarları daraltan bir madde bulunursa doğum sağlıklı geçer. Yani hurma doğum yapacak olan kadına çok faydalıdır. Zira hurmada bulunan, damarları daraltan bu madde kanamanın durmasına katkı sağlar. Yine hurmada ishale yol açan bir madde vardır. Çünkü kadının bağırsakları doğum esnasında dolu olursa doğum zorlaşır. Hurma bağırsakları boşaltarak doğumu kolaylaştırır. Yani hurmada bağırsakları boşaltan, damarları daraltan ve kanamayı durduran maddeler bulunur. Yine hurma kasların kasılmasını hızlandıran bir madde de içerir. Hurmada bulunan tüm bu maddelerin doğumla çok yakından ilişkisi vardır. İşte şu ayetin anlamı da buna işarettir:
﴾ وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا(25) ﴿
“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.”
[ Meryem Suresi: 25 ]
Üstelik hurma kirlenmez. Çünkü içeriğinde bulunan yüksek şekerli madde bileşenleri hurmanın üzerine düşen her türlü mikrobu emer. Yani hurma daima sterildir. Hurmalar mesela depolanabilir, bir eczanede okumuştum. Çok kardeşimiz bana hurma yedikten sonra vücutlarında gerçekleşen güzel neticeleri anlattılar. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
﴾ وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34) ﴿
“Orada nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik, içinde gözelerden su fışkırttık”
[ Yasin Suresi: 34 ]
Hurmanın çok çeşidi vardır. Duyduğuma göre bazı çeşitlerinin fiyatı bin lira kadardır. En güzel ve değerli tatlılar bile onun seviyesine gelemez. Yine üzüm, meyveler arasında en öncelikli gıda maddesi sayılır, çünkü içerisinde bir miktar şeker ve vitamin bulunur, bu sebeple üzüm temel gıda içeren bir meyve addedilir. Kİ onun da çok çeşidi vardır. Aynı şekilde üzümü de kuru olarak depolayabilirsiniz. O da temel bir gıda maddesidir.
﴾ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34) ﴿
“içinde gözelerden su fışkırttık”
[ Yasin Suresi: 34 ]
Ayetin her bir kelimesinde tefekkür edilecek bir konu vardır. Pınarların fışkırması konusu çok uzun bir konudur ama temelinde yerin katmanlarının tasarımı vardır. Geçirgen tabaka, geçirmez tabaka, havza ve mineral kayaları… Bunlar maden suyunda azar azar eritilerek insan vücudunda yenilenmesi sağlanır. İşte bu ayet hakkında çok uzun söz edilebilir:
﴾ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ (34) ﴿
“içinde gözelerden su fışkırttık”
[ Yasin Suresi: 34 ]
Su aslında tuzludur. Eğer deniz tuzlu olmasaydı yeryüzünde hayat olmazdı. Zira bu su geniş su yüzeyleri, güneş ışınları ve buharlaşma yoluyla damıtılır. Havanın su buharını taşıması, rüzgârın bulutları hareket ettirmesi, bulutların yağmur damlaları şeklinde kümelenmesi, bunlar çok uzun çalışmalardır. Peki, hava soğuduğunda nasıl su buharından arınır ve ısındığında buhar nasıl emilir? Allah Teâlâ ne buyuruyor:
﴾ وَأَنزَلْنَا مِنْ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا(14) ﴿
“yoğun bulutlardan oluk gibi boşalan sular indirdik.”
[ Nebe Suresi: 14 ]
Hava basıncı su buharının su damlalarına dönüştürülmesine nasıl katkıda bulunur? Ve bu damlalar nasıl sadece gökyüzündeki toz tanelerine yapışır? Bu uzun bir araştırmadır. Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴾ لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ (35) ﴿
“Onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
[ Yasin Suresi: 35 ]
Ayetin başındaki “lam” harfi sebep bildiren bir harftir. Yani bu meyveler senin için tasarlanmıştır. Rengiyle, büyüklüğüyle, tadıyla, şekliyle, kokusuyla ve biçimiyle sana ikram edilmesi için… Bunların hepsi insana verilen ikrama katkı sağlar. Meyvelerin esası itibariyle güzel bir görüntüsü vardır. Onları yemeden önce güzellik açısından bakıldığında her biri bir sanat eseridir. Ve mükemmel bir tasarıma sahiptir. Yüce bir ilahın tasarımıdır. İşte bu meyve için Rabbimiz buyuruyor ki:
﴾ لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ (35) ﴿
“Onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
[ Yasin Suresi: 35 ]
Bu, Kuran’ı Kerim’in bitkilerin onları yiyebilmemizin de ötesinde sayılmayacak kadar çok faydalarının olduğuna dair yaptığı derin bir vurgudur. Zira bunların temeli odundur, ancak çoğu faydalı ilaç, boyalar ve dahi kauçuk, bitkilerden elde edilir.
﴾ لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ (35) ﴿
“Onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
[ Yasin Suresi: 35 ]