- Çeşitli Konular / 3.Özet Konular
- /
- محاضرات في جامع الطاووسية
Rasulullah (s.a.v.'in sünnetini tatbik eden kişi Allah katında yücelir, hem dünyada hem de ahirette mutlu olur:
Ezgi ve ilahiler bir irşad vesilesidir ve kişinin irşadında ahenk unsuru etkilidir. Şöyle ki, insan hakikat amacıyla coştuğunda, güzel ezgi ve ilahiler kalbin derinliklerinde kalmış duyguları harekete geçirir. Derler ki: “Rasulullah için yazılmış olan naatlar, gönlünüzün derinliklerindeki gizli hazineleri ortaya çıkarır. Fakat gönül boş hazinelerle dolu bir poşet değildir. Onu ilim yoluyla doldurmalısın ki, o ezgiyi duyduğunda bu hazineler ortaya çıkabilsin.
Rasulullah (s.a.v) tüm varlıkların, Âdemoğlunun efendisidir. Sidretü’l-Müntehaya ulaşan ilk varlıktır. O, bizim övgülerimizin kendisini çıkaramayacağı, o mevkiye asla yükseltemeyeceği bir makamdadır ve onu övmemiz, sünnetine uymadıkça, yolundan gitmedikçe bizi asla kurtaracak değildir.
Yüksek seviyede eğitim almış, diploması olan bir kişiyi düşünün. Bir de okuma yazma bilmeyen birisi olsun. Okuma yazması olmayan bu kişi her ne kadar o âlimi överse övsün, o âlim yine aynı konumda, cahil de aynı konumdadır. Fakat ümmi olan kişi âlimden ne zaman istifade edebilir? Ancak onun gittiği yolu araştırarak. İşte o zaman övgüsü mükemmel bir övgü olur. O zaman bu övgü insanın gönlünün derinliklerindeki gizli hazineyi ortaya çıkarır, duyguları harekete geçirir ve bizi ağlatır. Bizler Allah katında ancak Rasulullah’ın yolundan gidip, sünnetine uyduğumuzda değerli oluruz. Çünkü Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴿ لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً(21)﴾
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
Rasulullah (s.a.v.) evinde nasıldı? Ailesi ileyken nasıldı? Eşiyle, komşularıyla, ashabı ile ilişkileri nasıldı? Fakirken nasıldı, zenginken nasıldı? Zafer de nasıl davranırdı, yenilgide nasıl davranırdı? Zira O, bizim için en büyük örnek ve en güzel modeldir. Allah Teâlâ’nın da buyurduğu gibi:
﴿ لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً(21)﴾
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
(Ahzap Suresi: 21)
Bana göre Mevlid Kandili için yapılan kutlamalar tüm bir yıla yayılmalıdır. Yani Rasulullah (s.a.v.)’in sünneti okunmalı, emrettikleri alınıp, yasakladıkları da terk edilmelidir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
﴿ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (7)﴾
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”
İşte bu ameli tavır bizi değerli kılan ve Allah Teâlâ’nın bizden razı olmasını sağlayacak olan tavırdır. Bizler en üst makamda olan nebiyi övdüğümüzde mutlu oluyoruz. Fakat ancak O’nun getirdiği dini emirleri uygulayıp, izinden gittiğimizde Allah katında yüceliriz. Ancak sünnetini evimize, işimize, sevinçlerimize, hüzünlerimize, yaşantımıza, yolculuğumuza uyguladığımızda, bizi sıkan kriz anlarında sünnetini uyguladığımızda değerlenir ve mutlu olabiliriz.
﴿ لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً(21)﴾
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
Kim için örnek vardır? Tüm insanlar için mi? Vallahi hayır, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için örnek vardır. Allah’a kavuşmayı umar, O’na itaatte bulunursanız, afiyet ve sıhhat bulur ve Allah’ın sizi bağışlamasına nail olursunuz. Cennetini, muhafazasını, zaferini ve desteğini istersiniz. İşte tüm bunlar Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman kimselere has özelliklerdir. Tüm özeninizi ahiret için gösterir, cennet için çalışır ve cehennemden sakınırsanız, işte o zaman Rasulullah (s.a.v.) sizin için en güzel örnek olur. Ama dünyayı isteyen kişinin örnek alacağı şey yine dünyadır. Dünyada yükselmek isteyenlerin örnek modelleri, dünyada yükselmiş olanlardır. Ama Allah katında yücelmek isteyenler, ahireti dileyenler ve Allah katındaki nimetleri hatırlayanlar var ya, işte onlar Rasulullah’ın sünnetini uygulamak üzere araştırma yapmalı, O’nun izinden gidip, sünnetine tabi olmalıdırlar.
Resul-i Ekrem Efendimizin yüce mertebesi:
Rasulullah (s.a.v.) dünyaya gelmiş, her şeyini vermiş ama bu dünyadan bir şey almamıştır. Ve Allah katında en yüksek mertebeye erişmiştir. Zira Allah Teâlâ Kuran’da Rasulullah’ın ömrüne yemin etmiştir:
﴿ لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ (72)﴾
“Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)”
Allah Teâlâ Rasulullah Efendimize asla ismiyle hitap etmemiştir. Kuran’da “Ey İsa” “Ey Yahya” “Ey Zekeriyya” demiştir. Ama bir kez bile “Muhammed” diye hitap etmemiştir. “Ey Rasul, Ey Nebi” diye seslenmiştir. Bu da Efendimizin Allah katındaki değerinin ne kadar fazla olduğunun bir göstergesidir.
Rasulullah (s.a.v.) tüm varlık âlemini takdis etmek için dünyaya gelmiştir. İnsan meselesini ele almış ve onu tüm varlıklardan üstün kılmak için hazırlamıştır. Kendisi de toplumdan bir parçadır. Birisi yanına titreyerek girdiğinde “ben Mekkeli filancanın oğluyum” demiştir. Küçük bir çocukken akranları O’nu oynamaya çağırdığında mükemmel bir cümle kurmuştur: “Ben bunun için yaratılmadım!” Kendisine peygamberlik geldiğinde, tebliğ emanetini taşımış, Hz. Hatice O’nu bir parça rahata çağırdığında şöyle cevap vermiştir: “Ey Hatice, benim uyku ile sözleşmem bitmiştir!”
Tüm Arap yarım adası Rasulullah Efendimize boyun eğdiğinde minbere çıkıp şöyle demiştir: “Kimin haksız yere sırtına vurduysam, işte sırtım (o da bana vursun)…” Rabbimiz Azze ve Celle Rasulullah’ı överken şöyle buyurmuştur:
﴿ وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ (4)﴾
“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”
“Ya Rasulallah bu nasıl bir ahlaktır? Rabbim beni en güzel şekilde edeplendirdi…”
Rasulullah (s.a.v.)'i hakkıyla tanımak:
Bir seferinde Rasulullah’ın kabrinde Medine’de iken, Rasulullah’ın namaz kıldığı mihrapta namaz kıldım ve çok ağladım. Fakat o anda aklıma bir şey geldi ve düşünmeye başladım. Dedim ki, eğer insan dünyadaki en yüksek mertebede bir diplomaya sahipse, gösterişli bir ofisi ve bir kapıcısı varsa, bu kapıcı bu kişi yokken onun masasına oturduğunda, bu kapıcının da mevkii yükselir mi? Ama eğer bu kapıcı ortaokul, lise, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerini alırsa, o zaman o kişinin mertebesine ulaşabilir.
Özet olarak merkezde şu düşünce olmalıdır: Rasulullah (s.a.v.)’i övmek çok güzeldir, ona naatlar okumak, övgüler dizmek güzeldir. Ama en güzeli, sünnetine uymak, evimizde sünnetini uygulamak, İslami bir iş hayatımızın olması, çocuklarımızın İslami eğitim ile eğitilmiş olması, genç kızlarımızın ve eşlerimizin tesettürlü olması, Allah’ın çizdiği yola uygun hareket etmektir. O zaman Allah Teâlâ bize asla azap etmeyecektir. Zira şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ ﴾
“Sen onların içindeyken Allah onlara azap edecek değildir…”
(anfal Suresi: 33)
Rasulullah ahirete intikal ettiğinde bu ayetin manası şöyle değişir: “Ey Muhammed, senin sünnetin onların yanındayken Allah Teâlâ onlara azap etmeyecektir, sünnetin onların güvencesidir.”
Kendimize gelmemiz, kendimizi kontrol etmemiz şarttır. Rasulullah (s.a.v.) evinde girdiğinde ne yapardı? Eşine nasıl davranırdı? Çocuklarını nasıl yetiştirirdi? Nasıl alış veriş yapardı? Nasıl şakalaşırdı? Nasıl üzülürdü? Nasıl yolculuk eder, nasıl konaklardı? İkinci kez söylüyorum: Rasulullah (s.a.v.)’in doğumunu kutlamak çok güzeldir. Çünkü Allah Teâlâ
﴿أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ ﴾
“Onlar Resullerini tanımadılar…”
(Müminun Suresi: 69)
buyurmakta ve bizi peygamberimizi tanımaya teşvik etmektedir. Zira Rasulullah (s.a.v.)’i tanımamız çok önemlidir.
Rasulullah (s.a.v.)'in sünnetini öğrenmek, her Müslümanın üzerine farz-ı ayndır:
İkinci bir nokta da şudur: “ Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴿ وَكُـلاًّ نَّقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاء الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ ﴾
“(Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz.”
Peygamber Efendimiz en üst mevkide ve yaratılanların efendisi olmasına rağmen, diğer peygamberlerin kıssalarını işittiğinde kalbi imanla doluyordu. Bize nasıl olmasın? Ki biz ahir zamanda yaşıyoruz. Rasulullah (s.a.v.)’in hayatı ile ilgili bilgiler duyduğumuzda biz nasıl oluruz? Zira Rasulullah hakkında konuşmak dinin bir parçasıdır. O’nun hayatını okumak yine dinin bir parçasıdır. Şöyle söyleyebilirim ve bu söylediğimden de eminim: Rasulullah’ın sünnetini öğrenmek, her Müslüman üzerine farz-ı ayndır. Her birimiz, kimliğimiz, eğitimimiz, bilgimiz ne düzeyde olursa olsun, Efendimizin sünnetini öğrenmeliyiz. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (7)﴾
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”
Peki, nasıl uygulayacağız? Nasıl alacağız? Peygamberimizin sünnetini öğrenmezsek bu emre nasıl itaat edeceğiz?
﴿ لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً(21)﴾
“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
Rasulullah (s.a.v.) hayatını bilmeden bize nasıl örnek olabilir? Yıl boyu O’nun sünnetini anlatan dersler yapmalıyız. Zira Siyer kitabı olmayan bir ev, halkı bedbaht olmuş bir evdir. Riyazü’s-Salihin mesela, sahih hadisler barındıran bir kitaptır ve kolay bir eserdir. Sadece Rebiu’l-Evvel veya Rabiu’l-ahir ayında değil, her ay mevlid kandilini kutlamalıyız. Çünkü Efendimiz bizim efendimiz ve rol modelimizdir.
Rasulullah (s.a.v.)'in çağrısına cevap vermek, Allah Teala'nın da çağrısına cevap vermek demektir:
Önemli bir şey daha vardır. Rasulullah’ın sünnetini okuyup uyguladığınızda Allah Teâlâ’nın kabul buyurduğu kimselerden olursunuz. Bunun delili de şu ayettir:
﴿ فَإِنْ لَمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءَهُمْ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنْ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ(50)﴾
“Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez.”
Allah Teâlâ Resule icabet etmeyi Allah’a icabet etmekle eş değer kılmıştır. Şöyle buyurmaktadır:
﴿ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ(62)﴾
“Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir.”
Rasulullah’ı razı etmek Allah’ı razı etmektir, Allah’ı razı etmek Rasulullah’ı razı etmektir.
Bir araya toplanmak ve Rasulullah’ı övmek, anmak dinin bir parçasıdır, bidat değildir. Bidat olan Efendimize yakışmayan şeyler söylemek, bu kutlamalar esnasında yasaklanmış şeyler yapmak ve aşırıya kaçmaktır. Fakat Rasulullah (s.a.v.) hakkında konuşmak, faziletinden, üstünlüğünden, O’nun bizim için örnek oluşundan bahsetmek dinin omurgası yani temelidir.
Gemiyi yenile, zira deniz derindir. Niyetini halis tut zira eleştirenler zekidir. Ağırlıkları hafiflet ki yolda aşılmaz engeller vardır ve onları ancak hafifleyenler aşabilirler. Erzakını çoğalt, zira sefer uzundur. Allah Teâlâ buyuruyor ki:
﴿ أَفَمِنْ هَذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ(59)﴾
“Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?”
Yine Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
﴿ الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ(2)﴾
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”
Mesele mizaç meselesi değildir. Kulak verilir ya da verilmez. Mesele bundan da büyüktür. Rasulullah şöyle buyurmuştur:
(( يُحْشَر الناسُ حفاة عراة غُرْلا '، قالت عائشةُ، فقلت : الرجالُ والنساء جميعاً ينظر بعضهم إلى بعض ؟ قال : الأمرُ أشد من أن يُهِمَّهم ذلك ))
“İnsanlar yalın ayak ve çıplak haşrolunacaktır… Hz. Aişe de buyurmuştur ki… İş sanıldığından da büyüktür”
Dünyadan ayrılmayacak olanınız var mı? İşte bu yüzden biriktirdiğimiz ameller, erzakımız ancak Efendimizin sünnetinden öğrendiklerimiz olacaktır.
Allah Azze ve Celle'yi seven, Resulünün sünnetine uyar:
Bu minvalde son söyleyeceğim şudur: Rabbimiz Celle Celaluhu Rasulüne itaat etmeyip O’nu sevmek gibi bir şeyi kabul etmez. Zira buyurur ki:
﴿ قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمْ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ(31)﴾
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
İnsan hem Allah’ı sevdiğini söyleyip de Peygambere uymuyorsa, o kişi ya delidir ya da yalancıdır.
Hem Allah’a isyan edecek, hem de onu sevdiğini iddia edeceksin, ömrümde böyle çirkin bir söz görmedim.
Eğer O’na karşı sevginde sadıksan, itaat edersin; Zira seven sevdiğine karşı itaatkârdır.
***
Ne zamana kadar dünya lezzetleriyle meşgul olacaksın, yaşadığın her şeyden sorumlusun
***
Gözlerin, herkesin gördüğü güzelliğimizi görseydi, başkaları için bizden kaçmazlardı
Kulakların güzel konuşmamızı işitseydi, gurur elbiseni üzerinden çıkarırdı, sen de bize gelirdin
Aşkın tadını bir zerre kadar alsaydın, aşkımız için kendini feda edenden, af dilerdin
***
Ve yakınlığımızdan sana ufak bir esinti gelseydi, bu hasret ve gurbetten ölürdün
Nurumuzdan bir parça seni aydınlatsaydı, bizim için tüm kâinatı terk ederdin
Sevgimiz kolay değildir, kim kolay olduğunu iddia ediyorsa ona “bize kabalık ettin” deriz
Âşık olan için en kolay şey ölmektir, zira bir genç için en zor ölüm ayrılık günüdür
***
Ben de senin için barış vardır ama sende kılıç ve mızrak vardır
Geceler geçirmekten razı olursun ama ölümcül savaşın hiç bitmez
Yüce Kitap’tan utan, orada akıl ve dil, her şey sayılır
Yine gördüğün ak saçlı kişiden de utan ki o küçümsediğin cehennemde hapsedilmiştir
Allah Teâlâ’dan kolları bir an önce sıvamayı, siyer ve hadis ilimlerini öğrenmeye koyulmayı ve öğrendiklerimizi uygulamayı niyaz ederim. Bunu yaptığımızda, işte o zaman gerçek manada Rasulullah’ın doğumunu kutlamış olacağız. Eğer bunun aksini yaparsak asla Allah katında kazanç sağlayamayacağız.