Karanlık Mod
02-08-2025
Logo
?Fetva: 06: 150’den fazla hadiste “Evine Kapan” cümlesi geçiyor. Bunu nasıl uygulayabilirim
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Soru:

Saygıdeğer hocam Muhammed Ratıb en-Nablusi,

150’den fazla hadiste “Evine Kapan” cümlesi geçiyor. Bunu nasıl uygulayabilirim? Birikimlerime güvenip işe gitmemeli miyim? Ya da camide cemaatle namazı terk edip namazları evde mi kılmalıyım? Lütfen bana detaylı bir cevap verir misiniz?
Allah sizden razı olsun.

Cevap:

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla, Salât ve Selam dürüst ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’in üzerine olsun. Şöyle ki;
Kıymetli kardeşim,
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Sorunuzun cevabı şu şekildedir: 
Hadiste geçen “Evine kapan” ifadesi işi bırakmak ya da camide namaz kılmayı terk etmek manasında değildir. Ancak günah barındıran, fitne barındıran yerlerden uzak durmalısınız. Özellikle Rasulullah (s.a.v.)’in dinine tutunann kişinin kor ateşi elinde tutan kişi gibi olacağını söylediği ahir zamanda, işini bitirdikten sonra evinize sığınmalı, camiden çıktıktan sonra evinize dönmelisiniz. Rasulullah (s.a.v.)’in kastettiği budur.
Dr. Muhammed Ratıb bir dersinde de şöyle ifade etmişti:

Allah Azze ve Celle bizden böyle bir tavır almamızı istiyor. Zaman bozulduğunda, hırslarına tabi olan, onlara boyun eğen bir insan gördüğünde, her fikir sahibinin kendi fikrinin doğru olduğunu düşündüğü zamanda evinize kapanın. Dilinize sahip çıkın, bildiğiniz şeyi alın, hoşlanmadığınızı bırakın, özellikle kendinize dikkat edin. Toplumun işlerini bırakın, onlar eğer karmakarışık günahlara giriyor, günahlara yol açıyorsa bunlara hiç bulaşmamak gerekir. Evinizde kalıp dininize kaçmanız, ona sığınmanız ne güzel olur. Bu yüzden Rabbimiz buyuruyor ki:

﴾ إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً (10) ﴿

 “Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.”  

[ Kehf Suresi: 10 ]

Mağara dağdaki bir oyuktur. Cami sığındığınız bir mağara olabilir. Eviniz fitnenin çok olduğu dönemde sizin mağaranız olur. Ya evinize ya da camiye sığınırsınız. Ahir zamanda sizi kasıp kavuran sıkıntılardan sıyrılıp dininize kaçarsınız.
Değerli kardeşlerim: Kişi bu hikaye neden anlatıldı diye sorabilir?
Ya da Allah onu neden anlattı? Maksadı nedir? Bu kıssanın amacı nedir?
Olaylar mı, diyalog mu yoksa asıl maksat mı daha değerli?
Bu hikaye tam zamanında, tam yerinde geçer. Müslümanlar Mekke’de kıssadaki gençlerin karşılaştığı zulüm ve baskının aynısı ile karşılaşıyorlardı. İslam’ın ilk zamanlarında Müslümanların Mekke’de karşılaştıkları işkence ile kıssada gençlerin karşılaştıkları işkence, kötü muamele, tehdit ve yıldırma arasında garip bir benzerlik vardır. 
Öyleyse Ashab-ı Kehf kıssası sanki ilk müminlerin yüklerini hafifletmek için, onları teselli etmek, üzüntülerini gidermek için gelmiş gibiydi. Gençler yurtlarını terk edip mağaraya sığınmadan önce, müminlerin yaşadığı dönemin benzerini yaşamışlardı. İman eden gençler o ortamı, o şartları, zulmü, imtihanları, musibetleri, psikolojik baskıları yaşamışlardı. Bunun en güzel aktarımı Kuran’ı Kerim’dedir. 

﴾ وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمْ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنْ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ(26) ﴿

[ سورة الأنفال: 26 ]

 “Bulunduğunuz yerde önemsenmeyecek kadar az olduğunuz, insanların sizi kapıp götürmelerinden korkar halde bulunduğunuz zamanı hatırlayın. O durumda Allah size sığınacak yer verdi, yardımıyla sizi destekledi, size güzel rızıklar ihsan etti; umulur ki şükredersiniz!”  

[ Enfal Suresi: 26 ]

İşte inananlar Mekke döneminde İslamiyet’in ilk zamanlarında böyleydi. Siyer kitapları, zulüm, hakaret, işkence ve şiddet hikayeleriyle doludur. Bu eserler Hz. Bilal, Ammar, Habbab, Musab, Sümeyye ve daha nicelerinin hikayelerini anlatır.
Öyleyse: Bu kıssa katlandıkları zorluklara göğüs geren, çok şeylere katlanan, sabrı imanlarının büyüklüğüne delil gösteren o ilk müminlere sanki bir şifa merhemi gibi gelmiştir.
Mekke’de imtihan edilen müminlerle Ashab-ı Kehf’in imtihanları tam bir benzerlik göstermektedir. Bundan dolayı Allah Teala ümitsizliğin ve korkunun kol gezdiği, gözlerin dolduğu, kalplere hançerlerin saplandığı bu dönemde Hz. Yusuf ve kardeşlerinin hikayesini, Musa (s.a.)’ın Firavun’la olan hikayesini, bir ferdin bir milletle, bir peygamberin bir ümmetle yaşadıklarını ve Ashab-ı Kehf kıssasını anlatmıştır. Çünkü bu kıssalar çok önemli eğitici hedefler barındırırlar.
Bu kıssada bir şey daha var; İslam’ın ilk zamanlarında Mekke’deki Müminler ile Ashab-ı Kehf arasındaki benzerlik noktaları… Zira Mümini kafire, iyiyi kötüye, mazlumu zalime, güçsüzü güçlüye, fakiri zengine karşı destekleyen bir irade vardır. Ve bunları akılların hayret edeceği, akılları karıştıran, kafirin bile inanacağı, şüphecinin bile emin olacağı yollarla yapar. Yani güçsüzleri, ezilenleri, aşağılananları, mazlumları, fakirleri kudretli ve acımasız düşmanlarına karşı destekleyen bir güç vardır. İşte Ashab-ı Kehf kıssası ile ilk Müslümanlar arasındaki benzerlik yönü budur.
Mekke’deki Müslümanlar dinlerinden dolayı uğradıkları sıkıntılardan kaçarak mağaraya sığınan gençlere çok benziyorlar. Gençler orada Allah geceyi gündüze çevirinceye ve iman ve iman ehline eziyet eden devlet yok oluncaya kadar orada kaldılar. Ashab-ı Kehf uyandığı zaman sanki korktukları şeyler tamamen silinip gitmiş gibi başka bir hayata, başka bir topluma, başka insani ilişkilere uyandılar. Bu sebeple Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Onların içinde bulundukları toplum sapkın bir toplumdu. Ahlaksızlık, çöküntü, değerlerin çöküşü ve yozlaşma ile doluydu. Ahlaksızlar güçlü, doğru yolda olanlar güçsüzdü. Fasıklar zengin, dürüstler fakirdi. Toplumda zulüm vardı. Sapkınlık, hakaret, istikrarsızlık ve zulüm vardı. Bütün bozulmuş toplumlarda ne varsa orda da o vardı. İşte bu gençler bu çevrede yaşadılar, yani Ashab-ı Kehf’in yaşadığı ortam buydu. Anlaşılan o ki, bu gençler asil ailelerden geliyor, en lezzetli yemeklerden yiyor ve öyle yaşıyorlardı. 
Fakat Hz. İsa’nın daveti onlara ulaştığında, hak ile batıl, hayır ve şer, akıllarıyla ayakta durmak ile şehvetlerine uymak, prensipler ve çıkarlar, değerler ve ihtiyaçlar arasında bir iç çatışmaya düştüler. Bu şiddetli çatışma önce kendi ruhlarında yaşandı. Sonra tavırlarına, inançlarına, davranışlarına da yansıdı. Böylelikle kendilerini bu topluma yabancı hissettiler. Ne yapacaklardı? Ya sahih olan inancı benimseyip ölüme gidecekler ya da o bozuk inançlarda boğulacaklardı. Bu zor bir seçimdi. Üçüncü bir seçenek yoktu. Ya Hz. İsa’nın çağrısı yayılmadan önce Roma dönemindeki bu sapkın, ahlaksız zulüm ve putperest akımına uyacaklar ya da inanıp bildikleri hakikatin yanında duracaklar ve bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerdi. Konu üçüncü bir senaryoya izin vermiyordu. Ya hak ile birlikte olacaklardı ama hak ile hayat bir arada olamıyordu, ya da batılla beraber olacaklardı ki orada bolluklarla dolu rahat bir hayat vardı. Bu Ashab-ı Kehf’in mağaraya sığınmadan önce yaşadıkları psikolojik durum ve ortama bir giriş mahiyetindedir.
İnsan Allah Azze ve Celle’ye yöneldiğinde, ona sığındığında, O’nun himayesine girdiğinde, O’nun gölgesinde gölgelendiğinde ki ondan başkasının gölgesi yoktur, İhlaslı olduğunda, emirlerine uyduğunda ve Rabbini sevdiğinde, O’na sığındığında her şeye sahip olur. Ademoğlu beni ara ki bulasın. Beni bulduğunda her şeyi bulmuş olursun. Ama beni kaybedersen her şeyi kaybedersin. Ben sana her şeyden daha sevimliyim.
Bu sözlerin anlamını ve hissettirdiklerini ancak yaşayanlar bilir. Allah Azze ve Celle müminin kalbine tecelli ettiğinde her şeye sahip olduğunu hisseder. Bu yüzden ariflerden biri, Ebu Yezid el-Bestami şöyle diyor: “Vallahi krallar bizim durumumuzu bilselerdi kılıçlarla bizimle savaşırlardı.”

﴾ وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا ﴿

 "(şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!"  

Ya Rabbi işlerimizi sen üstlen, senin sevdiklerin ve razı olduklarında bizi muvaffak kıl, bizi zalimlerden kurtar. Bizi bu insanlardan kurtar. Bizi putperestliğe, sapkınlığa ve dalalete sürükleyen insanlardan kurtulmayı nasip et. Birisi şöyle sorabilir: Bizim sığınacağımız mağara nerde? Evin senin mağarandır, camin mağaradır. Günah ve sapkınlıktan uzaklaştığın her yerde sen mağarada sayılırsın. Hadis-i Kutsi’de de buyrulmuştur: Şu hadise dikkat edin, “Sıkıntılı zamanlarda, fitne zamanında Allah’a kulluk etmek bana hicret etmektir.” Sıkıntılı dönemlerde Allah’a kulluk etmek; Sıkıntılı zamanlar fitnenin çok olduğu zamanlardır. Bu dönemdeki kulluk ve ibadet bir hicrettir. Öyleyse bu hikayeden yola çıkarak uygulamalı bir duruş sergilemek istiyorsak, her mümin bir kıssayı veya bir ayeti okuduğunda kendisine uygun olan ameli anlamda faydayı almalıdır. Bu gençlerin mağaraya sığınmalarının benim için önemi nedir? Fitne zamanlarında, giyinmiş çıplak kadınların, karma ortamların, günahların, yalanın, gıybetin, laf taşımanın ve bunlar gibi kötülüklerin, haram para kazanmanın çok fazla bulunduğu dönemlerde olduğumda bu hikaye bana fayda sağlayacaktır. Allah ile ilişkisini kesmiş bu cahil toplumlarda olduğumda inanan bir mümin topluluğuyla birlikte olmak için iltica etmeliyim. Bu sebeple Rabbimiz buyuruyor ki: “Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver” demişlerdi.” Sağlıktan, gönül rahatlığına, güven ve emniyet duygusuna, statüye, mutlu evliliğe, çocuklarla iyi ilişkiler kurmaya, kalbinize atılan ve ruhunuza mutluluk getiren tecelliye kadar, Allah’ın verdiği tüm nimet çeşitleri tek kelimede toplanmıştır: “Rahmet, merhamet”

﴾ أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُوداً (78) وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَاماً مَحْمُوداً (79) ﴿

[ سورة الإسراء: 78 ]

 “Gündüzün güneşin gün ortasını aşmasından gecenin karanlığına kadar namazı kıl; bir de sabah namazını; çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nâfile bir ibadet olarak da namaz kıl ki, rabbin seni övülmüş bir makama yükseltsin.”  

[ İsra Suresi: 78-79 ]

﴾ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (77) ﴿

[ سورة الحج: 77 ]

 “Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”  

[ Hac Suresi: 77 ]

﴾ أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً سُخْرِيّاً وَرَحْمَةُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ (32) ﴿

[ سورة الزخرف: 32 ]

 “Rabbinin rahmetini paylaştırmak onlara mı düşmüş? Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık. Bir kısmı diğerini istihdam etsin diye kimini kiminden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.”  

[ Zuhruf Suresi: 32 ]

İki yüzden fazla ayetten anlaşılıyor ki, senin itaatin, istikametin, namazın, orucun, haccın, zekatın, iyiliği emredip kötülükten sakındırman, çocuklarını eğitmen, ister ibadet ister herhangi bir iş olsun, hepsi Allah ile bağ kurman içindir. Allah ile bağ kurduğunda O (c.c.) sana merhamet eder, sana psikolojik olarak mutluluk, başarı, zafer, destek ve bunlar gibi nimetler verir. Öyleyse: “Rahmet, onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.” Allah’ın rahmeti ile dolu milyonlar biriktirdiysen bu hayırlıdır. Dünyadaki en üst mertebeye çıksan, Rabbinin rahmeti daha hayırlıdır. Demek ki sen Allah’ın rahmeti için yaratılmışsın. Bir mağaraya sığınırsan, temiz bir yere, tertemiz bir mekana, değerli kardeşlerinin yanına, ilim meclisine, kitabi ve sünneti anlamaya sığınırsan bir mağaraya sığınmış olursun. Eğer kötülüklerden ve günahlardan uzak evinde oturuyorsan, Kuran okuyorsan o zaman da bir mağarada sayılırsın. Allah’ın rahmeti ancak Allah’a sığındığınızda, evde veya mescitte, ancak O’na sığındığınızda gerçekleşecektir.

﴾ أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَباً (9) إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ﴿ 

  “Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın? Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver” demişlerdi.”  

Rasulullah (s.a.v.) mescide girdiğinde ne derdi? Derdi ki: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç.”  
Bunun anlamı, sen Allah’ın evine namaz kılmak ya da Kuran okumak için girdiğinde ya da ilim meclisine katıldığında Allah’ın rahmetine sığınmış olursun. Rasulullah (s.a.v.) mescitten çıkarken de şöyle derdi: “Allah’ım bana lütuf kapılarını aç.” İki durum arasındasın, onların bir üçüncüsü yok. Ya Allah’ın evinde olur ve Allah’ın rahmetine kavuşursun, ya da Allah’ın evi dışında hayırlı işler yaparsın. Erdemli kişi Allah’ın evinde de olsa Allah’ın rahmetine kavuşur, normal hayatta da olsa insanlara hizmet eder. Zamanı geldiğinde de mutlu insanlar arasında olur. Allah Teala buyuruyor ki:

﴾ وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ ﴿

 “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız”  

Eğer Allah’tan başkasına ibadet ediliyorsa onlardan uzaklaşmalısın. Eğer Allah’a kulluk ediliyorsa, sen de onlarla birlikte olmalısın. Öyleyse kural şu: Yalnızlık kötü arkadaştan iyidir. Fakat salih arkadaş yalnızlıktan iyidir. Karma ortamı olan, gıybet, laf taşıma, günah ya da kötülük, zar atma mesela bunlar gibi Allah’ın razı olmadığı işler yapılan yerlerde bulunmak yerine evde kalmanız milyon kat daha hayırlıdır. Ama camide ilim meclisine katılmak da evde yalnız kalmaktan daha hayırlıdır. Salih bir arkadaş yalnızlıktan iyidir ama yalnızlık kötü arkadaştan daha hayırlıdır.

﴾ وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ ﴿

 “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız”  

Şöyle ki:

﴾ إِلَّا اللَّهَ ﴿

 “Allah’tan başkasına”  

Eğer Allah’tan başkasına kulluk ediliyorsa, onlardan uzaklaşmalısın. 

﴾ وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ أَمْرِكُمْ مِرفَقاً (16) ﴿

 “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”  

Yani insanın her gün Allah ile birlikte olduğu bir oturumu olur. Ona misafir odası mağarası der. Mescidin bir köşesinde sabah namazında olabilir. Allah’ı zikreder ya da tesbih eder. Ya Kuran okursun ya da göklerin ve yeryüzünün tüm mahlukatı hakkında tefekkür edersin. Veyahut da dua edersin. Ama tabi hepsini bir arada yapmak daha iyidir; Dua bölümü, tefekkür bölümü, zikir bölümü, Kuran okuma bölümü…

﴾ أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُوداً (78) ﴿

[ سورة الإسراء: 78 ]

“Gündüzün güneşin gün ortasını aşmasından gecenin karanlığına kadar namazı kıl; bir de sabah namazını; çünkü sabah namazı şahitlidir.”

[ İsra Suresi: 78 ]

Bu ashabın meclisidir ve o bir mağaradır aslında. İşte bu sayede Allah, rahmetini kalbinize nakşeder.

﴾ وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ أَمْرِكُمْ مِرفَقاً (16) ﴿

 “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”  

Özet olarak; Kişi müminlerle birlikte olmalı, onlarla birlikte bulunmalı, onlardan ilim talep etmeli, din ve dünya işlerinde güvendiği kimselerle istişare etmelidir. 
Yine Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi başka bir dersinde şöyle bahsediyor:
Eğer açgözlülüğe itaat edildiğini, heva ve heveslere uyulduğunu, herkesin kendi görüşüne hayran olduğunu görürsen Rasulullah (s.a.v.) sahih bir hadiste şöyle buyuruyor:

((...فالزم بيتك ـ هرجٌ ومرج ـ فالزم بيتك وأمسك لسانك))

[ الجامع لأحكام القرآن ]

“Kaos ve kargaşanın, sıkıntının olduğu zamanlarda evinde kal, dilini tut.” 

[ el-Cami li Ahkamu’l-Kuran ]



Ey insan dilini tut ki seni ısırmasın, o bir yılandır.

 Mezarlıklarda dilinden dolayı öldürülmüş o kadar insan vardır ki, yiğit olanlar bile onlarla karşılaşmaktan korkar. 

***

Kargaşa ve kaosta dilini tut, evinde kal!
 Bu hikmetli peygamberin öğüdüdür. Hadis sahihtir.

Herkesin kendi dini vardır. Benim kanaatim bu, görüşüm bu, böyle anlıyorum, ama Allah’a boyun eğme yoktur, O’na teslimiyet yoktur. Herkesin kendine has inancı, bir mizacı, özel dini hükümleri vardır. Bunların içinde faizin haram olduğu, karma ortamların haram olduğu inancı yoktur. Toplumun yarısı böyledir. Herkesin kendine göre bir kanaati, inancı ve gelişimi vardır.
"Hırsa, para hırsına, arzulara, para ve kadına itaat edildiğini ve herkesin kendi görüşüne hayran kaldığını görürseniz, evinizde kalın; onu sığınağınız yapın...
Evinizi ve caminizi sığınağınız yapın.
"Öyleyse evde kalın, dilinizi tutun, bildiklerinizi alın, onaylamadıklarınızı bırakın -şimdi- ve özellikle kendinize iyi bakın."
Kim bunlar? Sen, çocukların, baba tarafından, anne tarafından akrabaların, komşuların, arkadaşların, dostların, iş arkadaşların. İbn Hacer el-Askalanî bu hadisi özellikle de “kendinize dikkat edin” kısmını böyle açıklamıştır. Yani sadece sen değil, etrafındakiler de iyi, temiz, güvenilir, dürüst, iffetli ve sadık olsunlar. Onlarla güzel bir ortamda yaşa.
Vallahi kardeşlerim, camilere bağlı olmanın tek faydası bu bile olsa yeter. Sizi terk etmeyen, gıybetinizi etmeyen ve sizi aldatmayan Müminlerle birlikte yaşarsınız, rahat yaşarsınız. Hatalar söz konusu olduğunda kimse masum değildir. Ama ihanet, iftira, ağır şaka, şantaj ve tehdit de yoktur. Yüce Allah’tan korkan mümin bir kardeşin olarak, kendine dikkat et, genelin, halkın işlerini bırak. Onların işini Allah’a bırak. Rasulullah (s.a.v.)’in sahih bir hadiste buyurduğu gibi:

(( عبادة في الهرج كهجرةٍ إلي ))

“Sıkıntı zamanlarında Allah’a kulluk etmek bana hicret etmektir.” 

Yollarda giyinmiş çıplak kadınlar var, nereye gitseniz fitne, fesat, sorunlar, çatışmalar var.

(( إذا رأيت شحاً مطاعاً، وهوىً متبعاً، وإعجاب كل ذي رأي برأيه، فالزم بيتك، وأمسك لسانك ، وخذ ما تعرف، ودع ما تنكر، وعليك بخاصة نفسك، ودع عنك أمر العامة ))

[ الجامع لأحكام القرآن ]

 “Eğer açgözlülüğe itaat edildiğini, heva ve heveslere uyulduğunu, herkesin kendi görüşüne hayran olduğunu görürsen evinde kal, dilini tut. Bildiğini al, hoşlanmadığını bırak. Kendine dikkat etmelisin, halkın işlerini bırak.”  

[ el-Cami li Ahkami’l-Kuran ]

Peygamber Efendimizin yönlendirmelerine uyarsanız ahir zamanın fitnelerinden kurtulursunuz. Çünkü “Sıkıntı zamanlarında Allah’a kulluk etmek bana hicret etmektir.

Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi

Metni indir

نص الدعاة

Mevcut Diller

Resmi Gizle